Monolog…

Cahit Kılıç 11.08.2023 07:32:56

Daha önce de kısaca yazmıştım ama bir daha yazayım.

Bendeniz, hiç kimsenin Allah inancına, din ve mezhep inancına veya ateistliğine, deistliğine, kısaca inançsızlığına karışmam. Benim nazarımda; aklı buluğa eren herkes kendi seçimini yapar ve herhangi bir dine veya dinleri reddeden saf ve temiz bir ideolojiye inanmak; yine bireyin kendi tercihidir. Beni zerrece ilgilendirmez…
***
Bendeniz, kendi inancıma geldiğimde:

Bir yaratıcının varlığına; ki, o yaratıcı benim için Allah’tır. İster Türkçe Tanrı, ister Farsça Huda, ister yine Arapça Rab, ister İngilizce God, ister Rusça Bog deyiniz, ben o yaratıcıya inanıyorum. Ve onun indirdiği Kur’ân-ı Kerim’e, elçi tayin ettiği Hz. Muhammed’e ve onun Ehl-i Beyt’ine inanıyorum. Benim, Ehl-i Beyt sevgimin fevkinde hiçbir sevgi mevcut değildir.
***
Sonuç olarak: Seküler yaşamasam da, kendime özgü bir yaşam biçimi olan biriyimdir. Kimse bana karışmadığı müddetçe ben de kimsenin yaşam tarzına karışmam…
***
Hegel’den Nitetzsche’ye, Rousseau’dan Kierkegaard’a, Platon’dan Sokrates’a, Aristoteles’dan Montaigne’e, Sartre’dan Voltaire’e, Zola’dan, Gide’e, Descartes’tan Newton’a Bury’den Ravoux’a, Bacon’dan Freud’a, Erasmus’tan Machiavelli’ye, Kant’tan Hawking’e James’ten Halil Cibran’a kadar…
Artur Schopenhauer’dan Spinoza’ya, Dostoyevski’den Lev Tolstoy’a (Kendisinden 2 kitap çevirdim) Turgenyev’den Çehov’a kadar, daha adlarını yazamadığım nice Batı kökenli filozofları ve fikir adamlarını okumama rağmen; dinî inancımı korumaya başardım…

Bunların üstüne: İslâm filozofları İbn-i Rüşdİbn-i Haldunİbn-i Sina (Son zamanlarda Molla SadraDr. Ali Şeriatî ve tasavvufun sultanlarını ve de fikir adamlığıyla nam salmış Türk yazar ve şâirlerin adlarını da saymayım artık…

Ancak, sadece birkaç isim saymak istersem: En başta FuzûlîZiya PaşaCemil Meriç ve Kemal Tahir’in kişiliğimin oturmasında büyük etkileri var!

Yine de hepsinden azami derecede faydalandım, tefekkür dünyamın gelişmesinde hepsinin katkıları oldu.

Onların sayesinde bağnaz ve yobaz düşüncelerden ve o düşüncelerin esiri olmuş katışıksız yobazlardan uzak durmayı başardım…
***
Sormayı, sorgulamayı, araştırmayı, gerçeğe ulaşmayı, bidatlere ve hurafelere inanmamayı, fikir adamlığıyla lümpen hezeyanlarını ayırt etmeyi hep bunlardan öğrendim…
Yetmiş yaşıma dayandım, altmış senedir okuyorum ve HÂLÂ OKUYORUM…
***
Lütfen rica ediyorum, iki satır felsefe okuyup, dört satır da yalan yanlış tarih okuyanlar, ne benim ne de başkalarının inancını sorgulamaya kalkmasınlar…

Olayın özü ve aslı odur ki: İnanç, bireyle Allah arasındadır. Ve sözün özü odur ki: Baskıyla, dayatmayla seçilen inanç sahtedir. İnancın da esası özgürlüğe dayanmalıdır…

Saint Exupéry, “Kale (Citadelle)” isimli kitabında “Birey bir insandır ve evrim içinde var olmaktadır” diyor. Evrim de evren içinde var olduğuna göre; birey, yani insan, inanç seçimini de evrensel olarak yapabilmelidir. Şöyle tahayyül buyurunuz: Üstünde yaşadığımız dünya, Evren’de, yani Kâinatta bir toz zerresi kadar yer kaplamaktadır. Toz zerresi kadar bir varlığın üzerinde yaşayan birey, uçsuz bucaksız evreni yaratanı sorgulamaya kalkıyor…
Elbette ki tahayyülünüzü zorlayacaktır…

Tabiî burada şüphe de çok önemli bir yer kaplamaktadır. Bahsi diğerdir ve belki de felsefî bakış açısıyla yazılacak bir başka yazının konusudur…

Yazarın Diğer Yazıları