Çok Hacıların Çıktı Haçı Zir-i Bagalde!

Cahit Kılıç 20.01.2020 21:15:04
Her devir kendi şartlarını yaratır. Özellikle de toplumun siyasî ve sosyolojik kurallarının tam olarak yerine oturmadığı – bizde olduğu gibi – yarım demokrasilerde; her devrin otoritesi, kendi şartlarını halka dayatır. Tarihte de görülebileceği gibi her dayatma, yeni yeni toplumsal çalkantılara sebep olur…

Dayatmanın dozu arttıkça da, güç sayısı katlarla çarpılır ve totaliter bir rejimin egemenliği halk yığınları üstünde despotik bir düzene dönüşür. Bir taraftan ezilen kesimlerin sesi-soluğu kesilsin diye türlü çeşitli oyunlar oynanırken; diğer taraftan da toplumsal başkaldırı hareketleri kendini ifade edebilme şartları yaratmaya çalışır. Böylelikle de toplumsal kamplaşmanın temelleri de atılmış olur.

İşte dananın kuyruğu da o zaman kopmaya başlar. Eyyamcılar, her devirde olduğu gibi bu devirde de kendini riske atmaz! Egemen gücün sivil askerleri silah kuşanırken; despotik gücün saldığı korkuların dağları sardığında susup bir kenara çekilenlerin sayıları da azımsanacak bir sayı değildir mutlaka…

Bende-i fakir de, bir şiirimde bunlara biraz da olsa mutedil yaklaşmıştım:

“Dem be dem ıradık ardan hâyâdan,
Nesiller öz tutmaz kokmuş mayadan,
İlm ehli el etek çekti dünyadan;
Cehlin karanlığı devrana düştü!”

***
Bir de madalyonun diğer yüzü var…
Kendi şartlarını yaratan devir; bu şartlardan bir şekilde ziftlenen adamlarını da birer mevziye yerleştirerek, halk kesimleri üstünde psikolojik baskı kurmak ve üstünlüğünü dâim ve kaim kılma cehdine yönelir…

Çoğunlukla kişiliksiz kimselerden oluşan bu zevat, hakkı ve hakkaniyeti bir kenara iterek devrin otoritesinin dalkavukluğunu yaparlar.
Bunların çok önemli bir kısmı, arsızlık ve hâyâsızlıkta nam salmış kişilerdir ve yaptıkları şaklabanlıklarda asla beis görmezler…

Çok az bir kısmı da, hırba-ı kurnazdırlar. Meramlarını dolambaçlı yollardan anlatmaya çalışır; güya suret-i haktan görünüyorlarmış gibi bin dereden su getirirler ve mevcut gücü üstü örtülü şekilde överken; asla zülf-ü yâre dokunmazlar…

Bunların bu kurnazlıklarını yutanlar yutar! Yutmayanlar da Ziya Paşa merhumun:
“En ummadığın keşfeder esrâr-ı derûnun
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın”
Beytini terennüm ederler…

***
Efendim…
Kendi şartlarını yaratan her devrin, türlü çeşitli nimetleri de vardır. Maharet odur ki, o nimetlerden yararlanıp küpünüzü doldurmayı bileceksiniz! Bahusus, küplerini dolduranlar da devrin otoritesinin has adamları olurlar ve “her iktidar kendi zenginlerini yaratır” tespitini bihakkın ispat ve icra ederler!

En basitinden, kendi dar çevrenizde bile bunlara rastlamanız mümkündür. Yeter ki gerçekçi bir gözle bakıyor ve görüyor olunuz! Sadece şu yaşadığımız devrin yeni yetme zenginlerini görmek için, Çamlıca etrafında mantar gibi biten villalara bir nazar kılmanız dahi yeter…

İnşallah Çamlıca tepesine inşa edilecek cami-i kebirde de namazlarını eda edecek bu yeni zenginlerimiz! Helâlmış, harammış, beytülmal talanmış kimin umurunda!

Ziya Paşa:
“Ey mürtekib-i har bu ne zillet ki çekersin
Birkaç kuruşa müddet-i ömrünce hacâlet!
 Lânet ola ol mâle ki tahsiline ânın
Ya din ola ya ırz veya namus ola âlet!”
Beytullah’ta çıkan haç, camide de çıkar elbette…

Yine Ziya Paşa:

Ümmîd-i vefa eyleme her şahs-ı degalde

Çok hacıların çıktı haçı zir-i bagalde!

***
Her devrin bir de kendine özgü adâlet boyutu var. Bu hususta fazla lâf etmeden işi yine iki dev şâirimizin sözleriyle özetleyelim:

Ziya Paşa:
“Kadı ola davacı vü muhzır dahi şâhit
Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet!”
Fuzûlî:
“Müşkil odur ki bir ola;
Sâhib-i hüküm, sâhib-i dava!
***
Son söz de devrin hükümranlarına…

Ziya Paşa:
“Seyretti hava üzre denir taht-ı Süleyman
Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde!”

Not: 30 Nisan 2013 tarihinde yazdığım bir yazı… O gün varsayılanların hepsi bugün gerçekleşti. Görmek için müneccim olmaya gerek yok…

Yazarın Diğer Yazıları