Mutlu muyuz?!

Cahit Kılıç 3.02.2020 17:52:55
Diyelim ki, “yağ satanın da, bal alanın da” diyerek, siyaset denilen herc-ü mercin pençesinden kurtardık kendimizi…
El çekip dünyadan, oturduk hane-i viranemizde…
Çok şükür aç değiliz, açıkta değiliz…
Yaslandık koltuğa, uzattık ayaklarımızı…
Trakyalı kızanın “te para pençemde” dediği gibi; orta şekerli kahvemiz de pençemizde…
Şükürler olsun, ocağın üstünde bir tas çorba da kaynıyor…
Namerde muhtaç değiliz.
O zaman asıl soru şudur:
-Mutlu muyuz?!
***
Diyelim ki biz, özgürlüğü vird, ülkenin ve milletin meselelerini de dert edinen bedbahtlar ve iflâh olmaz bedbinleriz…
Eyvallah…
Lâkin gerçek odur ki:
Yüzlerin, binlerin değil; yüz binlerin, milyonların derdini yüklemişiz yüreğimize…
Ağır yük…
Baştan sona elem dolu…
Baştan sona yürek kanatan ağrı ve acı dolu…

Cennetmekân Şenlik Baba’nın dediği gibi:
“Benim bu çektiğim hicran yükünü
Ne gergedan taşır, ne de fil çeker!”

***
Şah-ı Şuara Fuzûlî merhum, yaklaşık beş asır önce “Yükü arttıkça ecri de artar hammalın” dediğinde; en azından bazı gönüllerde adalet ve merhamet mefhumu henüz yerini koruyormuş, yürekler bu denli nasır bağlamamışmış demek ki…
Beşerin geçmişe özlemi, geleceğe umut bağlamaktan daha bir baskın çıkmıyor mu bu durumda?!

“Ne idik, ne olduk?”
Ya da…
“Ne imişiz de, ne oldu da bu hâle düştük?”

Cevabını bilen varsa bize de yazsın. Mail adresimiz yukarıda…
***
Ey azizan…
Geliniz bugünü bir fasılâ olarak kabul edelim…
Bir geçiş dönemi diyelim.
Şeyh-ül İslâm Yahya Efendi’nin “Mescidde riyâ-pişeler itsünler ko riyâyı” düsturuyla; mürâîleri kendi riyâlarıyla baş başa bırakalım…
Ömrü boyunca bir takvim yaprağının arka sayfasını dahi okumamış cahil lümpenler, bırakınız istedikleri kadar kudursunlar!
Bağırsınlar, çağırsınlar, çehre-i mundarlarındaki damarlar kırk inçlik petrol borusu gibi kabarsın…
Dehan-ı kebirlerinden salyalar akıtsınlar, cehlin dehlizinde istedikleri kadar debelensinler…
***



Beytülmaldan beslenen cahil tetikçiler, gûşe-i mundarlarında her gün yine birilerini hedef tahtasına oturtsunlar…
Hem müddei olsunlar, hem müstantik, hem kadı, hem de idam müfrezesi kumandanı…
Hem suçlasınlar, hem yargılasınlar, hem ceza versinler, hem de cezayı infaz etsinler…
Yeni bir şey değil hoş! Tarihte on binlerce, günümüzde yüzlerce örneği var…
Eğer öyle olmazsa, bu kan emici sülükler neyle yaşarlar?!
***
Fakat biz aldırmayalım, görmezden gelelim…
Akşam vakti başımızı yastığa koyup gözlerimizi yumalım!
Üç beş günlük ömrümüz var; dehrin canı cehenneme diyelim!

Ve asıl soruyu yine kendimize soralım:
-Mutlu muyuz?!
***
El cevap kendi adıma:
-Elbette ki değiliz…
Kör olası vicdan!
Şenlik Baba’nın sözleriyle:
Cellat gibi tutup giribânımdan
Ne alır canımı, ne de el çeker!

 

Yazarın Diğer Yazıları