13 Kasım 2022 tarihinde İstanbul - İstiklâl caddesinde gerçekleştirilen zaman ayarlı bombanın patlatılması sonucu 6 vatandaşımız ölmüş, 81 vatandaşımız yaralanmıştı. Bu hunhar patlamayı gerçekleştiren bayan terörist eylemden 7 saat 35 dakika içerisinde yakalandı. Elbette emniyet güçlerimiz açısından bu bir başarıdır. Fakat bu menfur olay İstiklâl Caddesi'nin yoğunluğu ve insan kalabalığı açısından güvenlik kameraları ile daha temkinli bir şekilde kontrol edilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun açıkladığı gibi son 6 yıl içerisinde 200 dolayında sabotaj ve patlama eylemine engel olunmuş. Elbette bu da başarıdır.
Fakat "İstiklâl Caddesi gibi kalabalığın yoğun olduğu yerde güvenlik kameraları ile daha hassas kontroller olmalıydı" diyoruz. Terör kurbanı olan vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine sabr-ı cemil diliyoruz. Yaralılara ise Rabbimiz acil şifalar versin.
Böylesine acımasızca, böylesine hunharca ve böylesine kahpece yapılan bu terör eylemi hangi saikle, hangi amaçla yapıldı ve eylemi kimler plânladı, kimler tasmalı piyon olarak kullanıldı onu bilmek zorundayız. Bunu biz 15 Temmuz darbe girişiminin ve şimdiki terör eyleminin hemen akabinde beyanatlarda bulunan İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun sözlerinde görüyoruz: Soylu darbe girişimi ve terör eylemini organize eden dış mihrak/şer odağı olarak büyük şeytan ABD'yi adres veriyor.
"Biz, bize verilen mesajı aldık, mesajın ne olduğunu da biliyoruz. Amerikan Büyükelçiliğinin taziye mesajını kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Kobani’yi, terör bölgelerini besleyen, oradan Türkiye’nin huzurunu bozmaya çalışan bu anlayışa, kendi senatolarından para gönderen bir devletle müttefikliğimiz elbette tartışılmalıdır. Terör örgütlerini kim besliyorsa, teröristlere kim iç istihbarat sağlıyorsa fail odur. Piyonları çok fazla tartışmanın bir anlamı yoktur. Dünyada çok fazla piyon bulunur."
Soylu, ABD'nin iki yüzlü taziye mesajında sonra tokat gibi verdiği cevaptan başka ne desin ki? Bu sözler asıl katilin kim olduğunu bariz bir şekilde ortaya koymaktadır.
Büyük şeytan ABD Ankara Büyükelçisi'nin terör eyleminden sonra pişkince verdiği mesaj şuydu:
"ABD’nin Türkiye’deki 'diplomatik misyonu' olarak, bugün öğleden sonra İstanbul’da meydana gelen patlamadan derin bir üzüntü duymaktayız. Hayatını kaybedenlerin ailelerine en içten taziyelerimizi sunar, yaralılara acil şifalar dileriz." Bazı çevrelerde ABD’nin bu tavrı "olay yerine gelip herkesten çok ağlayan ve kendini gizlemeye çalışan katil gibi" olduğu yorumlanmaktadır. Katil ABD, cinayeti işliyor ve akabinde taziyede bulunuyor. Ayrıca ABD Ankara Büyükelçiliği sözcüsü taziye mesajına şu ifadeleri ekliyor: “ABD terörün her şeklini kesin olarak kınamaktadır ve değerli NATO müttefikimiz Türkiye ile dayanışma içinde hareket etmektedir.” ABD Büyükelçisi'ne sormak lazım, "Müşterek NATO üyesi olmamız hasebiyle bugüne kadar müttefikliğimiz adına sürdürdüğünüz diplomatik ilişkiler bir kere olsun mütekabiliyet esasına riayet edilerek tahakkuk ettirildi mi?
Ortak ürettiğimiz F-35 savaş uçaklarını vermediniz. Bize ambargo uyguluyorsunuz ama Yunanistan'ı silahlandırıyorsunuz. Ayrıca ve asıl olarak gözümüzün içine baka baka Suriye'nin kuzeyinde bulunan terör örgütlerine 50 bin TIR dolusu silahı verdiniz. Onları silah ve mühimmat ile donattığınız gibi bir de o bölgede kurduğunuz mobil kamplarda TNT patlayıcı eğitimi vererek vahşet örnekleri sergileyecek terörist yetiştiriyorsunuz." Bu sözleri söylesek ne yazar? ABD öylesine pişkin, öylesine iki yüzlü ki, hep kendi bildiğini okuyor. ABD'nin bu pişkin hâli tescillenmiş durumdadır. Her türlü entrikayı yapar ama "müttefikiz" ifadesini kullanmaktan da geri durmaz Şu bir gerçek ki, diplomatik ilişkilerde dünyada ABD kadar yüzsüz, pişkin, ikiyüzlü olabilen başka bir devlet yoktur. Tüm dünya biliyor ki Afganistan'ı, Irak'ı, Suriye'yi kana bulayan ABD'dir. 43 yıldan beri İran'da iç karışıklıkları organize eden ABD'dir. Şimdi de Türkiye'yi karıştırmanın çabası içerisinde.
Bilinen bu gerçeğe rağmen,
“Türkiye ile dayanışma içindeyiz, Türkiye bizim stratejik ortağımız” demesi karaktersizliğin dik alâsı olmaktadır. Şu bir gerçek ki, gerek kuzey Irak'ta, gerek Suriye'nin kuzeyinde terör örgütlerine yönelik yapılan operasyonlardan dolayı ABD Türkiye'ye büyük bir öfke duymaktadır.
Türkiye yıllardır terör örgütlerine karşı amansız bir mücadele vermektedir. Mücadele ettiği terör örgütlerinin elindeki silahı ABD veriyor. Aynı ABD, terör örgütü mensubu bir teröristin İstanbul/İstiklal Caddesi’nde patlattığı bomba için çıkıp pişkince taziye yayınlıyor. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu bu iki yüzlü ABD’nin maskesini düşürünce utanmadan hâlâ “müttefiklik ve dayanışma” nutukları atıyor. Oysa bölgemizdeki teröristleri eğiten, donatan ve besleyen kendisi. ABD zaten yapıp ettiği insanlık dışı katliam ve işgallerden dolayı bizzat kendisi Siyonist çete gibi bir terör organizasyonudur. Afganistan ve Irak'ı tarumar etmesi buna en bariz örnektir.
Öte yandan, Suudi Arabistan rejimine verdiği talimatla 8 seneden beri mazlum Yemen halkını bombalatıyor. ABD kendi sömürü düzenini sürdürebilmek için yapamayacağı entrika, yapamayacağı zalimlik yoktur. Merhum İmâm Humeynî boşuna, "Ayağınıza taş değse bunu Amerika'dan bilin" dememiş. Amerika'nın kalleşliğini en iyi bilen oydu. Amerika Birleşik Devletleri terörün kuluçka anasıdır. Terörü o üretir, o besler ve istediği adrese o yollar.
İçişleri Bakanı Sayın Soylu'nun ABD'ye tepki olarak "müttefikliğimiz tartışılmalıdır" ifadesi, olması gereken bir gerçeğin itirafı olmakla birlikte, bu sözün o esnada fevri olarak söylenip kalan bir söz olmaması gerektiği kanaatindeyiz. Her şeyden önce müttefiklik adı altında bize patronajlık taslama hakkını ABD'ye vermemeliyiz. Onlar ilişkilerimizin "ağa-maraba" ilişkisi olmasını istiyorlar. Onca verile ödünlere rağmen yine de Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan onların bir takım taleplerini yerine getirmeyince, "Seni dolarla vuracağız, senin ekonomini çökerteceğiz" deyip tehditler savurdular ve bu bağlamda entrikalar yapmakla yetinmeyip şimdi de akılları sıra bizi terörle tedip etmek için üzerimize teröristleri salıyorlar. Sayın Soylu, "Mesajımızı aldık" ifadesini kullanırken kast ettiği mesaj ABD'nin bu sinsi oyununa ilişkindi. Şu hâlde bunun gereği yapılmalıdır.
Hatırlayalım, Kıbrıs Barış Harekâtı'mızdan dolayı ABD bize ambargo uygulamıştı, buna mukabil Merhum Erbakan 25 Temmuz 1975 tarihinde 21 tane ABD üssünü kapatarak bu topraklarda Amerika'nın hegemonyasına son vermişti. Ki o günkü koşullarda askerî gücümüz de pek yoktu. Buna rağmen Amerika'ya rest çekebilmiştik. Kısacası, Merhum Erbakan gibi dirayetli bir dış politika uygularsak ABD musibetinden de terörden de kurtuluruz, bi iznillah.