28 şubat sürecinde oligarşiye karşı dik duran ve o dönem cesur bir şekilde yayın yapan Selam Gazetesi’nin yayın yönetmeni Aydın Koral kendisine verilen 157 yıla yakın bir ceza nedeniyle yurt dışına hicret etmek zorunda kalmıştı.
28 şubat sürecinde oligarşiye karşı dik duran ve o dönem cesur bir şekilde yayın yapan Selam Gazetesi’nin yayın yönetmeni Aydın Koral kendisine verilen 157 yıla yakın bir ceza nedeniyle yurt dışına hicret etmek zorunda kalmıştı. 22 yıl sevdiklerinden ve vatanından uzakta yaşamak zorunda kalan , Babasının cenazesine bile katılamayan Aydın Koral, Avukatının başvurusu üzerine yurtdışına çıkmama şartı ile kısa bir süre sonra Türkiye’ye geri dönecek.
Aydın Koral'ın avukatı Mehmet Okutan, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dilekçe sundu. Dilekçede; Aydın Koral'ın uzun süredir yargılanmakta olduğu ve kendisinin yurt dışında bulunduğu, suçsuz ve yürütülecek yargılama sonucunda beraat edeceği kanaatinde olduğu ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılmış olması nedeniyle bundan sonraki duruşmalara katılarak kendisini savunmak için vatanına dönmek istediği ve mahkemeye uygun görülmesi halinde müvekkiline güvence belgesi verilmesi talep edildi.
Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi kararında; sanık Aydın Koral hakkında uzun süredir yakalama kararı gaip olduğu, daha önce sanıklardan Yazarımız Selahattin Eş hakkında mahkemenin 12 Aralık 2014 tarihli kararıyla CMK'nun 246 maddesi gereğince savunmasının alınmış olduğunun anlaşıldığına dikkat çekildi.
Mahkeme; Aydın Koral'ın talebini yerinde buldu ve Aydın Koral'a yurt dışına çıkma yasağı konmak şeklinde adli kontrol uygulaması ve bu şarta bağlı olarak CMK'nun 246. maddesi gereğince duruşmaya gelmesi halinde tutuklanmayacağı hususunda güvence verilmesine karar verdi.
Aydın Koral’ın Ağabeyi Hazım Koral, 22 yıllık ayrılığı ve Aydın Koral özelinde 28 Şubat Hukuksuzluğunu ve o dönemden bu güne yaşanan süreci Hertaraf Haber okuyucuları için değerlendirdi.
BİR HUKUK SKANDALI VE 22 YILLIK HASRET – Hazım KORAL
Aslında yazmak istediğimiz nevi şahsına münhasır bir hukuk skandalı değil. Yani mübadili ve benzerleri çokça olan bir hukuk ihlâlinden söz etmek istiyoruz.
28 Şubat post-modern darbesini hatırlayalım! Siyonistler ve Siyonistlerin hamisi büyük şeytan Amerika Merhum Erbakan Hocamız'ın REFAHYOL hükümetini kurmasından son derece rahatsız olmuşlardı. Bunu bizzat ABD Büyükelçisi Erbakan'a talimat dosyasını sunduğunda dile getiriyor: "Başbakan olmanız bizi rahatsız etti, fakat birlikte çalışmak durumundayız" diyor. Merhum Erbakan, "Sanki müstemleke ülkesiymişiz gibi 18 maddeden müteşekkil buyruk listesini bir klasör olarak hazırlamışlar ve bu dosyayı buyurgan ifadelerle masamın üzerine koydular. Daha birinci maddede, 'İlk yurtdışı ziyaretinizi İran'a yapmayacaksınız. İran ile ticari hacminizi düşüreceksiniz' türünden talimatlardı bunlar. Uzun yıllar boyunca İran'a ambargo uyguluyorlar, bizim de bu ambargoya katılmamızı istiyorlar. Bu küstahça bir talepti. Ben ise uygulamalarımda ABD'nin buyruklarının tam tersini yaptım."
Kısacası Merhum Erbakan'ın hükümeti kurması ve Başbakan olması Siyonistleri ve ABD'yi rahatsız etmiş oldu. "Su uyur düşman uyumaz" kabilinden düşman boş durmadı ve REFAHYOL hükümetini devirmek için pusuya yatıp güdümlü medya ile her fırsatta tezvirat içerikli saldırılarda bulundu. Gazetelerde sıklıkla, "Asker Rahatsız" manşetlerini görmeye başlamıştık. Kendilerince her fırsatı değerlendiriyorlardı. Yok efendim, "cemaat liderlerinin mecliste ne işi var" türünden saldırılar. Hele bazı esnaf tabelalarına İslâmî motifli isimlerin yazılması tam bir sürek avını beraberinde getirmişti. Öte yandan seçim sonrasında yapılan yemin törenleri esnasında Merve Kavakçı'ya yönelik linç girişimi seküler hassasiyetin nasıl bir husumete, nasıl bir düşmanlığa dönüştüğünü görmüş olduk. Hele Ecevit'in (hiçbir vasfa sahip olmadan) küstahça mikrofonu eline alıp, son derece hiddetli bir şekilde, "Bu kadına haddini bildirin, burası laik rejime meydan okuma yeri değildir" diyerek yüce İslâm dinimize olan düşmanlığını başörtüsü üzerinden ibraz etmişti. Daha ilk günden din düşmanlarının niyeti belli olmuştu. Saldırmak ve müdahale etmek için sürekli fırsat kolluyorlardı.
En son Sincan Belediyesinin tertiplemiş olduğu Kudüs Günü etkinliğini bahane eden darbeci zorbalar hemen devreye girip Sincan sokaklarına tankları indirmişlerdi. Mazlum Filistin halkı adına yapılmış sivil bir etkinliğe tahammül edemeyip apar topar post-modern darbe ile REFAHYOL hükümetini devirdiler. Fakat bununla yetinmeyip, bu etkinliği düzeleyenler ve bu etkinlikte konuşma yapıp tiyatro gösteriminde bulunanlar hakkında (baskıcı talimatlarla) savcıları harekete geçirip ağır cezalar verdiler.
Kudüs Günü etkinliğinde konuşma yapan Selam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Nureddin Şirin hakkında tam 17.5 yıllık mahkumiyet cezası verilmişti. Konuşmacılardan İran'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Bakırî'yi "Persona Non Grata" (istenmeyen adam) ilân edip apar topar sınır dışı etmişlerdi.
Filistin'le ilgili bir başka husus ise REFAHYOL hükümeti öncesindeki dönemde siyonist rejimle yapılan askerî işbirliği anlaşmasından dolayı Konya Askerî Havaalanı'nın Siyonistler'in hizmetine sunulmasıydı. Öyle ki, bu anlaşma ile işgalci İsrail'in savaş uçakları gelip söz konusu havalanına konuşlanıyor ve her Allah'ın günü buradan Van ilimize kadar sortiler yapıp bir taraftan manevra kabiliyetlerini geliştiriyorlar, diğer taraftan alçak uçuşlarla Konya ovasında yetişen gıda ürünleri uçak eksozlarından piskürtülen korozyonlu ve kanserojen içerikli gazlarla zehirleniyordu. (Ki Konya ovası Türkiye'yi besleyen hububat ambarıdır.)
Siyonistler bu yöntemle bir taraftan halkımızı zehirliyor, diğer taraftan manevra kabiliyetlerini geliştirip mazlum Gazze halkının üzerine bomba yağdırıyordu. Müslüman halkımızın büyük çoğunluğu bu durumdan haberi bile yoktu. Bu konuyu gazeteler bile gündemlerine alamıyorlardı. Fakat o dönemde cesurca yayın yapan Selam Gazetesi eleştirel yazılar yazıyor ve sık aralıklarla bu ihaneti manşetine taşıyordu.
Özellikle Selam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Aydın Koral o dönemde iki yıl içerisinde eleştirel içerikte yazmış olduğu yazılardan dolayı, "Halkı bölge, sınıf, din ve mezhep farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik etmek" maddesinden (meşhur 312. madde) Devlet Güvenlik Mahkemeleri tarafından hakkında 18 dosya 26 dava ve toplam 157 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılanmaya başlanmıştı. Böylesine yekün tutan ceza talebi ile Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde adeta bir rekora imza atılmıştı. Guinness rekorlar kitabına girecek nitelikte bir ceza talebiydi bu..
Aydın Koral bu durum karşısında yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştı. Bununla yetinmeyen Siyonist güdümlü tezviratçılar ve kumpasçılar Selam Gazetesi çalışanları hakkında örgüt yaftasında bulunmuşlardı. Bu hayali örgütün ismini "Selam-Tevhid Örgütü" koymuşlardı. Bu sözde örgütün medya mesulleri Nureddin Şirin ve Aydın Koral'dan başkası değildi. Siyasi ayağının lideri ise Recep Tayyip Erdoğan'dı. 15 Temmuz hain darbe girişiminden önce hazırlanmış listenin başında bu isimleri görüyoruz. "Muvaffak olamayacakları bir işe giriştiler." (Tevbe:74)
Bu hainler 15 Temmuz'da muvaffak olamadılar ancak yaptıkları iftira ve kumpaslarla nice insanların hayatlarıyla/istikballeri ile oynadılar. 28 Şubat mağduru nice insanlarımız uzun yıllar boyunca hapishanelerde yatarken Aydın Koral gibi nice kardeşlerimiz de yurtdışında zorunlu ikâmete maruz kaldılar.
Evet, Aydın Koral'ın bu sıkıntılarla dolu hicret hayatı tam 22 yıl sürmüştü. Dile kolay 22 yıl. Bu süreçte babası, abisi, teyzeleri, amcaları ve bir çok yakınları vefat etmiş ama o cenazelerine gelememişti. Ne hüzünlü ne sevinçli günlerde 22 yıl yakınlarının yanında olamamış gurbetin kasvet dolu gün ve gecelerinde tıpkı bir açık hava hapisanesinde gibi çile doldurup memleket özlemiyle yanıp tutuşmuş fakat yine de Allah'a tevekkül edip özgürlüğüne kavuşacağı günü ümitle beklemişti. Nihayet beklenen muştulu haber ulaşmış oldu.
Av. Mehmet Okatan Bey, TC Ankara 5. Ağır Ceza mahkemesinin tebligat mektubunu sosyal medya üzerinden şahsıma ulaştırdığında tarifi imkânsız heyecana kapılmıştım. Okuyucularımın affına sığınarak ifade etmiş olayım ki oturup çocuk gibi hıçkırarak ağladım. Tarifi imkânsız müthiş bir mutluluk duygusuydu bu.. İnsan sevinçten de ağlarmış.. Teyid ve teşekkür için hemen Avukat Mehmet Beyi aradım. Ben moderatör Hazım Koral dilim adeta lal olmuştu ağlamaktan doğru dürüst teşekkür edemedim. Hiç olmazsa bu satırlarda ifade etmiş olayım: Başta Av. Mehmet Okatan Bey olmak üzere emeği geçen bütün avukat arkadaşlarımıza ve bir takım sivil inisiyatif sahibi abilerimize hassaten teşekkür ediyorum, sağ olsunlar, var olsunlar...
Açıkçası bu muştulu habere en çok annemiz adına sevinmiştim. Zira yıllardır evlât hasretiyle yanıp tutuşan ve yaşlı gözlerle evlâdının yolunu gözleyen, evlâdına kavuşmayı bekleyen 89 yaşındaki hasta annesinin daha çok sevindiği kanaatindeyiz. Elbette bu muştulu habere kardeşleri, akrabaları, kadim dostları da sevinmiş oldular. Kendisine 22 yıllık gurbetin kasvetini yaşatanlar bu dünyada cezalarını çekmeselerde hiç kuşkusuz ahirette elim azap o zalimleri beklemektedir.
Kendisine "gözün aydın Aydın kardeşim" diyoruz...