Sayın okuyucumuz başlığımıza bakıp "klavye hatasıdır" demeyin. Evet, her devletin "savunma bakanı" vardır. Bu gayet doğal bir durum. Fakat biz Müslümanlar nezdinde devlet olmayan, aksine "terör ve işgal çetesi olan silahlı kuvvetlerin" başındaki şahıs "öldürme, işgal ve yıkım bakanı"nından başka bir şey değildir. Benny Gantz denilen şahıs işgal ettikleri topraklarda çete liderlerinden bir liderdir. Bildiğiniz üzere işgal topraklarında cumhurbaşkanı olarak tanımlanan Yitzhak Herzog isimli terör elebaşısını en üst düzeyde Türuaz mavisi halılarla, atlı askeri törenle ve çok özel seremonilerle ağırlanmıştı. Biz, Arap ülkelerinin Siyonist çete ile "Yüzyılın Sözleşmesi" ve "Abraham Anlaşması" adı altında normalleşme sürecine girmelerine kızar ve telin ederken bizim siyasîlerimizin de onlardan aşağı kalır taraflarının olmadığını gördük. Fakat bizim açımızdan yine de züğürt tesellisi olacak bir gerekçemiz var: NATO üyesi ve ABD müttefiki (!) olmamız hasebiyle
"de-fakto" dayatmaların kurbanı olmaktayız. Daha açık bir şekilde ifade edecek olursak, biz Türkiye olarak NATO ve ABD ile yapmış olduğumuz konsorsiyum muvacehesinde "sınırları önceden belirlenip sunulmuş" politik manevralar yapabiliyoruz. Şimdilik bunu, bugünkü konjonktürel koşullarda aşmamız mümkün gözükmüyor. Mümkün olması için Merhum Erbakan Hocamız gibi "Bana ne Amerika'dan" deyip bütün ABD üslerini kapatmış dirayet sahibi siyasetçilerin başımızda olması gerekir. Bakınız Merhum Erbakan'ın 11 aylık başbakanlığı döneminde bu katil çete Gazze'ye, bırakın bombalayıp kurşun sıkmayı, bir taş dahi atamamıştı. Erbakan'ı onlar çok iyi tanıyorlardı. Oysa şimdi bu çete liderlerinin Türkiye ziyareti esnasında veya bizimkilerden bir siyasînin işgal topraklarını ziyaret ettiği zaman katliam ve işgallerine ara vermediler. Hatırlayınız, Turizm ve Kültür Bakanı Nabi Avcı'nın 08.02.2017 tarihinde işgal topraklarını ziyareti esnasında Siyonist işgal çetesi Gazze'yi bombalayıp katliam yapmıştı. 1917 Balfour Deklarasyonu'ndan bu yana ilk zamanlar İngilizlerin silahlandırdığı Siyonist çetelerin Filistin topraklarında başlattıkları terör eylemleri 31 yıl sürmüştü. Her Allah'ın günü İngilizlerin desteği ile katliam yaptılar. 14. Mayıs 1948 yılına gelindiğinde Birleşmiş Milletler'in Siyonist çeteyi devlet olarak ilân ettiği ilk günden itibaren yine işgal ve katliamlarına aralıksız bir şekilde devam ettiler. Siyonist terör gruplarından İrgun, Haganah ve Stern çete liderleri bu sefer (BM nezdinde) cumhurbaşkanı ve başbakan sıfatı ile yine kaldıkları yerden terör eylemlerine, yine işgal ve katliamlarına devam ettiler. Ve o gün bugündür kesintisiz bir şekilde Filistin halkına yönelik katliam yapmaya, Filistin halkının evlerini yıkıp, zeytin bahçelerini işgal ve talana devam etmektedirler. Bütün dünyanın gözü önünde bu yapılmakta olan "vahşet ve canavarlık eylemleri" zamana yayılmış "sistematik soykırım"dan başka bir şey değildir. Bakınız Siyonistlerin günümüzdeki çete liderlerinden Benny Gantz Türkiye'yi ziyaret ettiği esnada Batı Şeria'da beş tane fidan gibi genç kardeşimizi katlettiler. Onlar dur durak bilmeden katliam yaparken bizimkiler onlara kapılarını açıp (aynı Arap ülkelerinin ihaneti gibi) Filistin halkına ve Filistin davasına ihanet etmektedirler. Bu Müslüman halkımız tarafından kabul edilebilir bir durum değildir. Bunun büyük şeytan ABD'nin dayatması olduğunu bildiğimiz için siyasîlerimize de ağır eleştirilerde bulunmak istemiyoruz. Fakat olması gerekenin bu olmadığını da (akidemiz ve vicdanımız açısından) söylemek ödevindeyiz...
Şu hâlde sormuş olalım: Siyonist çetenin öldürme, işgal ve yıkım bakanı Türkiye'yi neden ziyaret etti? Bizden talepleri nedir? Bizimle ne tür işbirliği ve ittifaklar yapmak için geldi. Öyle ya bu bir nezaket ziyareti değil ki, bu katil çete liderlerinin bir takım talepleri olmasın. Nasıl olsa karşılarında 1931 yılında Maliye Bakanı Şükrü Saracoğlu'nun başlatmış olduğu ve Fulbright Programı Anlaşması (1949) ile devam eden, Marshall Plânı 1948-1951) ile tescillenen ve NATO (1952) ile perçinlenen teslimiyetle ABD'nin politik dayatmalarına boyun eğdirilmiş bir Türkiye var.
İnsan düşünmeden edemiyor, Siyonist çete liderleri geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri ile bir takım anlaşmalar yapmıştı. Çetenin öldürme bakanı acaba geçmişte yapılan anlaşmaları yenilemeye mi geldi? Bildiğiniz üzere, geçmişte "astarı yüzünden pahalı" bir şekilde tanklarımıza "bakım-onarım" yapıyorlardı. Ayrıca onların hava kuvvetlerine Konya Askerî Üssü'müz peşkeş çekilmişti. Onlar da gelip uçaklarını bu üsse konuşlandırmıştı. Öyle ki, her Allah'ın günü Van ilimize kadar yaptıkları sortilerle bir taraftan uçakların püskürttüğü korozyonlu ve kanserojen içerikli gazlarla hububat ambarı olan Konya ovamızı zehirliyorlar, diğer taraftan manevra kabiliyetlerini geliştirip mazlum Gazze halkını bombalıyorlar.
Gazze'nin mazlum halkı her bombalanışında Türkiye kamuoyu olarak tepki verip Siyonist çetenin konsolosluğu önünde eylem yapmış olsak da hükümet yetkilileri (yukarıda belirttiğimiz gibi) ABD'nin dayatması ile görüşmelerde bulunup bir takım anlaşmalara imza atıyor. Bu da Müslüman kamuoyumuz açısından son derece üzücü bir durum. Biz o işgal rejimini devlet olarak kabul etmememize rağmen Müslüman halkımızı temsil ettiği bilinen hükümet katil sürüsünün elebaşısı ile anlaşmalara imza atıyor.
Siyonist işgalci İsrail ile yeniden ilişkiler geliştirip normalleşme sürecine giren hükümet önce Siyonist cumhurbaşkanını ağırladı. Şimdi ise katil çetenin öldürme bakanını konuk etti.
Ankara'ya gelen asker sıfatlı çete lideri Benny Gantz, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar tarafından askeri törenle karşılandı ve sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bir araya geldi.
Gazetelerde çıkan haberlere baktığımızda, Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen söz konusu ettiğimiz çete lideri Benny Gantz’ın Türkiye’den bazı taleplerde bulunduğu belirtiliyor. Mavi Marmara katliamından bu yana ilk defa askerî sıfatlı bir çete lideri Türkiye'yi ziyaret etmiş oldu.
Basına yansımayan kapalı kapılar ardında bir takım anlaşmalara imza atıldıktan sonra bir de Hamas ile İran konusunda rica ve önerileri olmuş.
İsrail'in önde gelen yayın kuruluşlarından "Yedioth Ahronot"un haberine göre, Siyonist çete lideri Gantz görüşme esnasında Erdoğan'dan Filistin örgütü Hamas'ın Türkiye'deki faaliyetlerinin yasaklanmasını istedi.
Türkiye'deki Hamas liderlerinin işgalci İsrail'e yönelik saldırıları koordine ettiğini savunan Gantz'ın ayrıca Erdoğan'dan, Suriye'ye silah sevkiyatı konusunda İran'ı uyarmasını istediği de bildirildi. (Olur ya bu vesile ile İran ile Türkiye arasına husumet girer. Onların da asıl istediği bu zaten.)
"Söz konusu gazeteye konuşan İsrailli kaynaklar, Türkiye'nin İsrail'le ilişkileri geliştirerek ABD'yle de arasını düzeltmek istediğini, ayrıca İsrail'den yeni silah sistemleri almayı da amaçladığını söyledi."
Türkiye'nin Siyonist çeteden silah alma talebi varsa bu bir zuldür ve bu Filistin davasına ihanettir. Aslında Siyonist çete ile her türlü görüşme ve anlaşma İslâm fıkhına göre günah ve haramdır.
Basına yansıdığı kadarıyla, Siyonist çete Arap ülkeleri ile İran'a karşı yapmış olduğu anlaşmanın bir benzerini Türkiye ile de yapmak istiyor. Basına yansıyan haber şu: "İsrail'in İran'a karşı Türkiye'yle güvenlik alanındaki işbirliğini güçlendirmek istediğini Türk yetkililere aktardığı kaydedildi."
Öteden beri Siyonist çetenin Arap ülkeleri ile böyle bir dayanışma içerisinde olduklarını biliyoruz. Şimdi de Türkiye'yi komşumuz İran'a karşı kendilerine destek olması için yanlarına çekmek istiyorlar. Sayın okuyucumuz, bakar mısınız, nasıl böylesine küstahça ve şeytanî bir teklifte bulunabiliyorlar? Aslında şaşırmamak lazım, zira ABD'nin kurmuş olduğu Kürecik Radar Üssü, tamamen İran'dan işgalci Siyonist çeteye yönelik bir saldırı olduğunda devreye girecek "erken uyarı sistemi" olarak orada bulunmaktadır.
Sayın okuyucumuz, Anadolu topraklarının Siyonist çeteye nasıl kullandırıldığını, Siyonist çetenin güvenliği için nasıl hizmet ve lojistik destek verildiğini görüyorsunuz. Onlar zamana yayarak yaptıkları soykırımı rahat bir şekilde sürdürebilmeleri için ve yine işgallerine de rahat bir şekilde devam edebilmeleri için Türkiye olarak kullanılıyoruz. Bu böyle olmamalı, bu devran böyle devam etmemeli. Tabiri caizse ecdadımızın ve hassaten Merhum Erbakan Hocamız'ın kemikleri sızlıyor!..