Kerbela Katliamın Temeli Nerede Atıldı? (2)

Hazım Koral 14.08.2021 15:25:43
Sürü hâlinde kendisine hamle yapmalarına rağmen İmâm müthiş bir mukavemetle üzerine gelenleri darmadağın ediyor. Düşman bu şekilde baş edemeyince İmâm’ı uzaktan ok yağmuruna tutuyorlar. Olmadı uzaktan mızrak atıyorlar. İmâm aldığı ok ve mızrak darbeleri ile dizlerinin üzerine çöküyor. İmâm bu vaziyette iken bile yanına sokulmaya cesaret edemiyorlar. İmâm en son yemiş olduğu mızrak darbesi ile yere yığılıp kalıyor. Yezid’in askerleri nihayet çakal sürüsü gibi İmâm’ın etrafını sarıyor. Ömer ibn-i Saad Yezid’e müjdeli haberi vermek için yanındakilere İmâm’ın boynunu kesmelerini emrediyor. Bir müddet kimse bu işe yanaşmıyor. Ömer ibn-i Saad vaadlerde bulunmaya başlayınca Şimr ismindeki melun elindeki kılıçla İmâm’ın mübarek başını gövdesinden ayırıyor.

Yezid’in askerleri Kerbelâ’nın son neferi İmâm Hüseyin’i de katlettikten sonra sevinç çığlıkları ve naralar atarak kadınların bulunduğu çadırları talan etmek için koşmaya başlıyorlar. Gözleri dönmüş bu zalimler çadırları ateşe verip etrafa kaçışmakta olan kadın ve kız çocuklarına saldırarak üzerlerindeki değerli eşyaları almaya koyuluyorlar. Öyle ki kız çocuklarının küpeleri çekilip alınırken kulakları yırtılıyor. Acımasızlık ve gaddarlık had safhadaydı. Bu ara hasta olan Zeynelabidin’nin yatmakta olduğunu görüp üzerine saldırma ve öldürme teşebbüsünde bulunduklarında Seyyide Zeynep validemiz hemen o zalim askerlerin önüne geçip, “Beni öldürmeden ona dokunamazsınız” diyerek yeğenini savunmaya çalışıyor. Nasıl oluyorsa Zeynelabidin’i öldürmekten vazgeçiyorlar.

Sonra başta İmâm Hüseyin olmak üzere Kerbelâ şehidlerinin mübarek başlarını mızraklara geçirip ardından Zeynelabidin ve Ehl-i Beyt kadınlarının el ve ayaklarına zincirler vurularak günlerce süren eziyetli yolculuktan sonra Şam’daki Yezid’in sarayına götürülüyorlar. İmâm Hüseyin’in kesik mübarek başı bir tepsi içerisinde Yezid’in önüne konulduğunda, Yezid büyük bir kibirle tahtına yaslanıp saray erkânını gözleriyle süzdükten sonra elindeki asa ile İmâm’ın yüzüne ve ağzına vurarak “Bedir’de öldürülen atalarım hayatta olsalar da intikamımızı nasıl aldığımı bir görselerdi” diyerek kin ve nefretini kusuyordu. Sonra esir kadınların tarafına dönerek, “Gördünüz mü Allah size ne yapı?” diyerek işlemiş olduğu hunharlığı Allah’a mal etmeye çalışıyor. Seyyide Zeynep validemiz ise tokat gibi bir cevap olarak, “Biz Allah’tan güzellikten başka bir şey görmedik” diyor. Allah’a tevekkül böyle bir şey, fakat zahiri anlamda Kerbelâ vakası insanlık tarihinde yaşanmış en korkunç katliamdır.

Özet ve son söz olarak Kerbelâ katliamının temeli nerede atıldı diye ifade edecek olursak İslâm fıkhında iki temel kural vardır. Birincisi: “Mer’i olan nass’da içtihada mesağ yoktur.” İkincisi: “Usûl esada mukaddemdir.” Bu gerçeklikten yola çıkarak ilk fay hattı kırılmasına bakalım ve ilk eksen kaymasını göz önüne getirelim mesele ayan beyan anlaşılacaktır.

Ancak şöyle de bir darb-ı mesel var: “Gören göz buğulu ise her şey buğulu görülür. Şu hâlde diyeceğimiz o ki: “Tarih övgü ve sövgü aracı değildir.” Tarih bir ibret vesikasıdır. Kerbelâ vakası tüm çağlara ve tüm nesillere bir mesajdır.

Rabbimiz biz Müslümanlara basiretler versin ve hakkı hak bilip hakka ittiba etmeyi, batılı batıl bilip batıldan içtinap etmeyi nasip etsin. Çünkü din “teberra ve tevellâ”dır... 

Yazarın Diğer Yazıları