Televizyonumuzun haber departmanında editöryal işlerle iştigal ederken Anadolu Ajansı'ndan yansıtılan (başlığmızdaki) haber dikkatimi çekti. Hazırlayıp yayın sorumlusu arkadaşımıza gönderdim. Televizyonumuzda haber olarak yayınlandı. Ancak günlerdir bu haberin etkisinden kurtulamadım. Bu nasıl bir acımasızlık, bu nasıl bir vahşet böyle? Tam 81 tane toplu mezar. Cesetlerin çoğu kadın ve çocuklara ait...
Haberden iktibas edip kısmen aktaracak olursak..
"Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Enfal ve Şehitler Bakan Yardımcısı Berevan Hamdi, Sincar'daki toplu mezarlarla ilgili olarak AA'ya yaptığı açıklamada Irak'ın Musul kentine bağlı Sincar ilçesinde şu ana kadar Êzidilere ait 81 toplu mezar ortaya çıkarıldığını söyledi.
Toplu mezarların tamamının IŞİD'in 3 Ağustos 2014'teki saldırısından sonraki döneme ait olduğunu söyleyen yetkili, 'Elimizdeki tüm bilgi ve belgelere göre bu bir soykırım. Bütün bulgular IŞİD'in böyle bir suç işlediğini kanıtlıyor' dedi.
IKBY'li yetkili, 'Sincar'daki toplu mezarlardan bazıları çocuk ve yetişkin erkeklere ait, bir kısmında ise toplu olarak sadece kadınlar gömülmüş.'
IŞİD'in Irak'taki Êzidiler'e yönelik olarak 3 Ağustos 2014'te gerçekleştirmiş olduğu katliamlar silsilesi Birleşmiş Milletlerce soykırım olarak kabul edildi.
Soykırımın haricinde, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki Êzîdî kadınlar ve küçük yaştaki kızlar IŞİD mensupları tarafından kaçırılıp cinsel köle yapıldı ve kurulan pazarlarda satışa sunuldu. Öte yandan, kadın ve erkeklerin çoğu topluca infaz edildi.
Birçoğu Sincar'da olmak üzere toplamda yaklaşık 5 bin kişinin öldürülerek toplu mezarlara gömüldüğü ve 10 bine yakın kişinin ise esir düştüğü biliniyor.
IŞİD'in Êzîdî nüfusa yönelik eylemleri yaklaşık 500.000 mülteci ve binlerce kişinin ölümüne veya kaçırılmasına sebep oldu.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi 2019'da 3 Ağustos'u 'Êzidi Soykırım Günü' ilan etti.
Êzidilere yönelik soykırım 2014'te Peşmerge'nin IŞİD saldırıları sonucunda geri çekilmesinden sonra başlamıştır.
Özetleyip iktibas ettiğimiz haber böyle.. IŞİD ile ilgili bugüne kadar yazdığımız birçok makalede sorduğumuz gibi tekrar sormuş olalım. Adına "Irak Şam İslâm Devleti" denilen ve kısaca IŞİD olarak dile getirilen bu terör organizasyonu mu İslâmî bir nizam kuracak? Sayın okuyucumuz, buna hiç ihtimal veriyor musunuz? Böylesine canavarca katliamlar yapıp ele geçirdikleri topraklarda İslâm Devleti kuracaklar öyle mi? Buna zerre kadar inananın kesinlikle aklından zoru vardır veya onlar gibi aynı canavarca duygulara sahiptir. Bunun başka türlü bir izahı olamaz.
Eskiler, "Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz" derken adeta tam da bu mutasyona uğramış canavar sürüsünü tasvir ediyor. Kardeşlerim Allah aşkına hangi Müslüman, devlet mekanizması olarak İslâm'ın müesses bir nizama kavuşmasını istemez? İstemeyen zaten Kur'an'ın hukuk sistemini inkar ediyor demektir. Böyle biri Müslüman olamaz. Bunlar "biz İslâm Devleti kuracağız" diyerek o beldede meskun olan ve kendilerine muhalif gördükleri masum sivil halkı en vahşi yöntemlerle katlediyorlar. Bunu İslâm devleti kurma adına yaptıklarını söylüyorlar. Gerekçeleri bu.. En acımasız şekilde çoluk-çocuk, kadın erkek hiçbir ayırım yapmadan insanlık dışı canavarlıkla masum insanları katledeceksiniz ve bunu İslâm devletine kavuşma emeli ile yaptığınızı iddia edeceksiniz.
Sizin yaptığınız büyük şeytan ABD'ye ve Siyonist çeteye piyonluktan, hizmetten başka nedir ki? Siz Siyonist çetenin Arz-ı Mevud emeline ulaşması için kendilerine alan açtığınızın farkında değil misiniz? Sizin yaralılarınızı Siyonist çete Golan Tepeleri'ne kurduğu mobil hastanelerde neden tedavi ediyor? İslâm ve insanlık düşmanı olan Filistin işgalcisi Siyonist çete size bu hizmeti neden sunuyor? Onlar her Allah'ın günü Filistin topraklarında işgal ve zulümlere devam etmiyor mu? Onlar her Allah'ın günü Filistin halkını katletmiyorlar mı? Siz iblisin askeri olmuşsunuz ama farkında değilsiniz...
22 Arap ülkesi içerisinde Siyonist çete ile uzlaşmaya yanaşmayan ve Filistinli mücahid gruplara silah yardımında bulunan tek ülke Suriye'dir. Başta Hamas, İslamî Cihad ve İzzettin Kassam Tugayları olmak üzere Filistinli özgürlük savaşçısı gruplara İran'ın gönderdiği silahların sevkiyatına yardımcı olan tek ülke Suriye iken bu rejimi devirme teşebbüsü ile bu ülkeyi kan gölüne ve yerleşim birimlerini enkaz yığınına dönüştürmeniz neyin nesi? Eğer niyetiniz İslâm nizamı kurmaksa en aşağılık rejimlerden işe başlamanız gerekmiyor mu? Siyonist işgalci çete ile iş tutmakla ve büyük şeytan ABD'ye piyonluk yapmakla İslâm'a en büyük ihaneti yapan Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi rejimler dururken Suriye'yi karıştırmanız ve burayı kan gölüne çevirmeniz neyin nesi? Önceliğiniz Suud ve BAE gibi hain rejimler olmalı değil mi? Siz yanlış yerde at koşturduğunuzun farkında değil misiniz? Siz bütün bu canavarlıkları yaparken ve Siyonist çeteye alan açarken İran ve Hizbullah, Siyonist çetenin 1982 yılında Lübnan'a girdiği gibi Suriye'ye girmesini mi beklemeliydi? İran ve Hizbullah perde arkasındaki Siyonistlerin şeytanî plân ve projelerini çok iyi bildiği için Suriye'ye müdahale etmek zorunda kaldı. Eğer İran ve Hizbullah Suriye'ye müdahale etmeseydi Siyonist çete kesinlikle Suriye'ye girecekti. Onların plânı buydu. Anti parantez hemen şunu da belirtmiş olalım ki, Merhum Erbakan Hocamız yıllar önce Siyonist çetenin bu plânlarından söz etmişti. Bu şeytanî plânları görmemek için ahmak olmak gerekmektedir...
Diğer bir husus ise, yukarıda alıntı yaptığımız haberin son cümlesi ile ilintili! Söz konusu cümleyi aktarıp bir yorum da o cümle üzerinden yapalım. Cümle şu: "Êzidilere yönelik soykırım 2014'te Peşmerge'nin IŞİD saldırıları sonucunda geri çekilmesinden sonra başlamıştır."
Mesut Barzani'nin liderliğindeki Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Peşmerge Güçleri'nin kontrolünde bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle Peşmerge Güçleri Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin resmi askerî birimi ve muharrib gücüdür. IŞİD Irak'ın birçok bölgesini ele geçirip kuzeye doğru ilerlerken Kürt bölgesine de saldırıya geçmişlerdi. Giriştikleri çatışmalarda Peşmergeleri büyük bir hezimete uğratıp başkent Erbil'in önlerine kadar gelmişlerdi. Barzani büyük bir panik içerisinde başta ABD olmak üzere Batılı dostlarına vahim bir durum içerisinde olduklarını bildirip yardım talebinde bulunuyor. Ancak Batılı dostlarından ses çıkmıyor. Adeta kendisine, "başının çaresine bak" diyorlar. Barzani bu sefer tek ve son çare olarak İran İslâm Cumhuriyeti'nden yardım talebinde bulunuyor. İlginç olan Barzani o kadar sıkışmış olmalı ki, telefon görüşmesi yaptığı esnada can havliyle yardımın çok acil olarak o gece gönderilmesini talep ediyor. İranlı yetkililer büyük bir kadirşinaslıkta bulunarak Şehid Kasım Süleymanî'nin komutasındaki Kudüs Gücü'ne bağlı özel eğitimli operasyonel vurucu güç olan komando birliğini iki uçakla derhâl Erbil havaalanına yolluyor. O gece Kudüs Gücü hemen operasyona başlıyor ve Erbil kentinin varoşlarına kadar sokulmuş IŞİD teröristleriyle büyük bir çatışmaya giriyor. IŞİD teröristleri hezimete uğrayıp geri çekiliyor ve büyük bir zaiyatla bölgeyi terk ediyor. Bir başka husus ise IŞİD, Kudüs Gücü tarafından hezimete uğratıldığını anlayınca bölgeyi tamamen terk ediyor. (Bizzat komutanları daha sonra bir röportajda bölgeyi terk etmelerinin nedenini Kudüs Gücü'nden dolayı olduğunu itiraf ediyorlar. Onlar Kudüs Gücü'ne karşı mukavemet gösteremeyeceklerini çok iyi biliyorlar.) Böylece Barzani yönetimi ve Kürt halkı derin bir nefes alıyor. Fakat bir müddet sonra bakıyorsunuz ki aynı Barzani Siyonist çete ile iş tutup Erbil kentinin en mutena yerinde Mossad'a üs kurduruyor. İran, hemen sınırının dibinde Siyonist çeteye ait bir tarassut kulesinin kurulmasından son derece rahatsız oluyor. Bu rahatsızlığını dile getirip diplomasi yolu ile uyarısını yapıyor. Ancak Barzani büyük bir vefasızlık örneği sergileyerek uyarıları kaale almıyor. Sonrası malum..
İran bir gece ansızın 12 balistik füze fırlatıp nokta atışı yaparak, tam isabetle Mossad üssünü yer ile yeksan ediyor.
Bu olaydan birkaç saat sonra İran devlet medyasının aktardığına göre saldırıyı İran Devrim Muhafızları Ordusu üstleniyor. Haber ajanslarına yapılan açıklamada, Saldırı hedefinin Mossad’a ait 'Stratejik Merkez' olduğu belirtiliyor.
İşgalci İsrail savaş uçakları, bu olaydan bir hafta önce Şam’da İran Devrim Muhafızlarını hedef alan bir saldırı düzenlemişti. Saldırı sonucu iki Devrim Muhafızları askerinin hayatını kaybetmesinin ardından Tahran’dan İsrail’e gerekli cevabın verileceğine yönelik açıklamalar yapılmıştı. Erbil'deki Siyonist çete üssünü hedef alan saldırı bu açıklamalardan hemen sonra geldi.
Balistik füzelerle vurulan Siyonist çetenin konuşlandığı üsle ilgili emekli hava pilotu Generali Erdoğan Karakuş çıktığı televizyon kanalında şunları söyledi: "İran'ın Erbil'de İsrail casusluk yuvasının vurmasının hemen sonrasında ABD'ye ait 76 tonluk bir hava ambulansı gelip ölü ve yaralıları İsrail'e götürdü."
Bu saldırı olayından anlaşılan o ki, İran İslâm Cumhuriyeti mesulleri ve askerî yetkililer affetmiyor. Zaman ve zemine göre stratejiler geliştirerek düşman hedeflerini imha etmeyi iyi beceriyor. İran bunu ilk defa yapmıyor. General Kasım Süleymanî şehid edildiğinde de Irak'taki ABD üslerini tam isabetle vurmuştu.
Sonuç olarak ifade edecek olursak, konumuz ve maksadımız Êzidi halka karşı IŞİD'in uyguladığı toplu katliamları aktarmaktı, ancak kadim Mezopotamya topraklarında birbiriyle ilintili birkaç hususa da temas etmiş olduk. Evet, bölgede IŞİD tarafından Êzidilere karşı korkunç katliamlar yapıldı. Elbette bu katliamlar, bu insanlık dışı barbarlık örneği bununla sınırlı değil. IŞİD Sünnî, Şiî, Alevî, Êzidî veya başka bir din mensubu ayırımı yapmadan kendilerine muhalif gördükleri her insan topluluğunu katletmeye girişmişlerdi. Bunlar sadece Erbil kentini kuşatmamıştı, Irak ve Suriye topraklarının büyük bir bölümünü ele geçirmişlerdi. Eğer İran İslâm Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü ve Hizbullah devreye girip kendilerine müdahale etmeseydi büyük bir olasılıkla Irak ve Suriye topraklarının tamamını ele geçireceklerdi. Sonra da pusuya yatmış olan ABD ve işgalci İsrail devreye girip bölgeye çöreklenecekti. Kısacası İran ve Hizbullah'ın müdahalesiyle ümmet büyük bir musibetten kurtulmuş oldu. Açık bir şekilde itiraf etmiş olalım ki, ümmet olarak Veliyy-i Emr-i Müslimin Seyyid Ali Hamaney nezdinde İran İslâm Cumhuriyeti mesullerine ve Genel Sekreter Hasan Nasrallah nezdinde Hizbullah'a müteşekkiriz. Ancak ne yazık ki, İslâm ümmeti bünyesinde bir kesim insanlar sırf mezhebi taassubla İran ve Hizbullah'ın Irak ve Suriye'ye müdahale edip IŞİD terör örgütünü bertaraf etmesinden rahatsız oluyorlar. Efendim neymiş, eğer İran ve Hizbullah bölgeye girmeseymiş orada İslâm devleti kurulacakmış! Bu düşünceye sahip olanların orada ABD ve Siyonist çeteye taşeronluk yapacak sözde İslâm devleti (!) kurulacağını tahmin edemiyorlar mı? ABD'nin eski başkanı Barack Obama, IŞİD ve diğer paravan örgütleri kendilerinin kurduğunu açık açık itiraf etmedi mi? Ayrıca yaptıkları katliamlarla bunların adil bir nizam kuramayacakları anlaşılmıyor mu?.