Birileri İçin Hayatın Şahanesi Olur Ama Ahirette Bahanesi Olmaz

Ali Can 8.06.2023 14:03:51
Engellenme, çatışma gibi olumsuzluklar karşısında kalan bireyin bilinçsiz olarak geliştirdiği benliğini korumaya yönelik savunma araçlarıdır. Birey, savunma mekanizmalarını bilinçsiz olarak kullanır.
   Savunma mekanizmaları sürekli kullanılırsa anormal bir nitelik kazanır. Birey savunma mekanizmalarıyla duyduğu kaygıyı azaltmaya ve tehdit altındaki benliğini korumaya çalışır. Savunma mekanizmaları bireye geçici bir fayda sağlar, kesin çözüm getirmez. Savunma mekanizmalarından bazılarının arkasına sığınan ve onları sürekli kullanan bireylerde önce nevrozlar, sonra da psikozlar görülebilir.

   İspatlı cürümlerde savunma hastalıklı bir ruh haline işaret eder, Bu yüzden Peygamberden rivayetle “Haksızsan sesini çıkarmıyorsan cennetin bir köşesinde köşke sahip olacaksın, âmâ haklıysan sesini çıkarmıyorsan cennetin ortasında bir mekana sahip olacaksın.”bu da karakteristik biz özelliğe işaret eder. Tabi bu anlatılan bireysel hukukta anlam kazanır. Kitlesel hukukta ise “En Büyük cihat zalime karşı hakkı söylemekle anlam kazanır.”

   Savunma mekanizmalarının bazıları olumlu, bazıları ise olumsuz sonuçlar verir. Psikiyatristlerin tespit ettiği 14 çeşit savunma mekanizması arasında konumuzla alakalı olanı ise bahane bulmadır.

    BAHANE BULMA (MANTIĞA BÜRÜME)

   Neden bulma biçiminde de ifade edilebilen bahane bulma bireyin olaylar ve durumlar karşısında asıl sebebi söyleyemeyip nedenler uydurmasıdır.
Çok istediği halde arkadaşı kadar zengin olamayan ve onu kıskanan bireyin ”Zenginlik insanın başına büyük dertler açar.” demesi örnek olarak verilebilir.
    Davranış ve fiillerini yorumlayabilen tek varlık insandır.

    Bu yetenek ise Akıl ve irade hürriyeti ile mümkündür, İşte bu yetenek onu sorumlu bir varlık kılmıştır.

    İradesini doğru ve aklın pozitif yargıları ile destekleyip yaratılış amacına uygun bir ritmikte yaşamadan egolarının ve sadece etki tepki refleksleri ile Komplekslerinin esaretine esir düşenlerin bu esareti "Nefislerinin ilahlığını" ilanı ile esfelesafilinin sakini yapar ve akıbet "Biz aklını kullanmayanları pisliğe mahkum ederiz." Kadim vaadinin muhatabı olurlar.

    Çünkü yüce Allah'ın vaadi "Bir toplum kendi nefsindekini değiştirmediği müddetçe biz onların durumunu değiştirmeyiz" ifadesi Adl-İ İlahi'nin değişmeyen yasasıdır. Hayatın Şahanesi de bahanesi ve beşerin tercihleri arasında med ve cezirlerle oluşur.

    Kiminin sorumluluğu yaşadığı ortama hükmeden yasalar iken bu tipler hep çıkar eksenli düşündükleri için yasalar çıkarına ters düşmedikçe saygıya layıktır ,
     Kimine göre ise yaşadığı ortamın yasaları İnanç, itikat, kültür ve ahlakı kuşatan ve fıtratı ile barışık ise, bu ilkeler saygı ve uyulmaya layık; Kurallar, ilkeler olmaya ve tüm ruhu ile bu kuralları azami düzeyde yaşamak için samimi ve ihlaslı bir toplumun ve kişiliklerin karakteri ve kaderi olur.

    Aşağıdaki sorguya muhatap olabilecek beşer için muhtemel olan bir muhakemede bahanesi olabilecek mi acaba?

    Güzelliğinden dolayı günaha bulaşan güzel bir kadını, kıyamet günü getirdiklerinde: "Neden günah işledin?" diye soracaklar. Cevaben diyecektir: "Yâ Rabbi, beni güzel yarattın, bu yüzden günah işledim!"

    Bu sırada Allah’ü Teâlâ, Hazret-i Meryem'i getirmelerini emredecektir. O kadına: "Sen mi daha güzelsin yoksa bu mu..? Biz onu daha güzel yarattık ama o güzelliğinden dolayı aldanıp günaha düşmedi!" denilirse;
    Daha sonra yakışıklığından dolayı günaha düşen yakışıklı bir erkeği sorguya çektiklerinde: "Neden günaha düştün?" diye soracaklardır. O cevaben şöyle diyecektir: "Yâ Rabbi, beni yakışıklı yarattın; bundan dolayı kadınlar bana yöneldi, ben de aldanarak günaha düştüm" Bu sırada Yusuf(as) getirerek ona: "Sen mi daha yakışıklısın yoksa Yusuf mu? Biz ona cemal ve güzellik verdik ama o aldanarak günaha düşmedi" denilirse;
 
   Daha sonra zengin bir adam gelir "EY KULUM SEN NİYE BU KADAR GÜNAH İSLEDİN..?" diyecek Allah’ü Teâlâ’ya o da YARABBİ beni dünyada iken çok zengin yarattın onun için Mal ve Mülkle uğraşınca sizi unuttum der o sırada ALLAH-U TEALA Hz. Süleyman (a.s) çağırır; "SEN SÜLEYMAN KULUMDAN DAHA Mİ Zengin’din" der de , O kişi başını öne eğip susarsa;
   
Daha sonra bela ve sıkıntılarından dolayı isyan ederek günaha düşen birisini getirecekler. "Neden isyan ederek günaha düştün?" dediklerinde şöyle diyecek: "Yâ Rabbi, bana şiddetli bela, musibet ve sıkıntılar verdin, bu yüzden isyan ederek günaha düştüm" Bu sırada Eyüp(as) getirerek o adama şöyle denilecek: "Senin belan mı daha şiddetli idi yoksa Eyüp’ün mu? Halbuki biz onu şiddetli belaya uğrattık ama o isyan ederek günaha düşmedi" denilirse; Tek bahane üretebilir ki; Onlara peygamberlik ve masumiyet bahşettin diyen beşere "Sizin için örnekler olmasına rağmen bunları gücünüz nispetinde neden örnek edinmediniz, Çünkü kaldıramayacağınız yükü size zaten yüklemedim." Diye bir hitabın muhatabı olmamız da mümkündür.!
 
  İşte böylece Hak-Batıl ayırımı yapmadan yaşayanların şahanelerine bahaneleri de kesin çözüm olmayacaktır. özür ve bahane yolu günahkârlara kapanmış olacaktır...
    Yüce Allah'ın Kadim vaadi "Biz size zulüm edici değiliz, Ancak siz kendi kendinize zulüm ediyorsunuz."

   Başka bir ayette "Biz her İnsanın çabasını kaderine bağladık." İhtarı da beşer için bahanelere kapıyı kapatan hitaplardır.
"Kim dünyayı Hak etmeden(Gayri meşru),elde etmeye çalışırsa, Ahireti hak ederek kaybeder.!"(İmam Cafer-i Sadık as)
    Tüm Adalet divanındaki hukuk Felsefesinin algoritması Gayri meşruluğun karşılığı; verilecek bir meşru karşılıktır sonucu akla ve vicdana uygun bir uygulamadır

    İmam Hasan Müçteba’ya (as)'ma,’ Neden ölümden hoşlanmadığımızı sormuşlar.? İmam da “zira siz yanlış yaptınız. Bu dünyanızı abat, fakat ahiretinizi berbat etmişsiniz. Bu yüzden abat olan bir yerden harabe ve berbat olan bir yere gitmekten korkuyorsunuz” diye buyurmuştur..! “
    Adalet Divanında en cesur ve en iyi avukatlık birimi suçsuzluğun kendisidir
   Mevlana(ra) dinleyelim,” Ey Dilim, Hem benim servetimsin, Hem felaketimsin, Beni bahtiyar eden de sensin, Berbat eden de sensin.!”
    Yine yüce Allah’ın kadim İminde; “İnsanlar diyecekler ki, bu nerden başımıza geldi, de ki, bu kendi elinizle yaptığınızın karşılığıdır”
  
  An itibariyle Abadın da, Berbatın da, inisiyatifi elimizde, yarın ise, hesap ve mahsup günü olacağı akli nakli tüm gelişmeler Ak ve Kara için yeterli sebepler olacaktır. Bugün kazandıklarımız yarın hesabı ödemeye yetmeyebilir.
   Hak, Adalet ve özgürlük menziline girmeden önce Vicdanlarınız ile hesaplaşın ki., daha sonra eylem ve söylemleriniz nedametinize ve mahcubiyetinize sebep olmasın.
   Bu kural Adli İlahi'nin mutlak mahkemesi için de söz konusudur, Kısaca insanda rahmani ve şeytanı istekler her zaman çatışma halindedir, galip gelen istek fiillerle yansımışsa ya Xalas, Ya helak, Xalas kurtuluş sebebi iken helak Nedamet ile eziyet sebebidir. Sonuçta Helakin ve Xalas’ın kodları rıza-i ilahiye itaat ve İsyanda düğümleniyor.
   Bu kodları doğru okuyup dosdoğru yaşayanlar için Nedamet olmayacağı gibi ebedi bir hayatın şahane adayı olurlar.
   Etme bulma dünyası dese de Lisan,
   Bazen de etmeden bulur İnsan,
   O yüzden dünya hayatının adı imtihan.

    Duamız olsun ki, ALLAH(cc) bizleri Mal, Cemal ve Zenginlik-Yoksulluk gibi Dünya zevklerine ve eziyetine düşürüp Dal ve mudillun olmaktan muhafaza edip, Sırat-ül Müstakim üzere Ahiretimizi unutturmasın. Duanın içtenliği kendisi kadar önemlidir. Vesselam

Yazarın Diğer Yazıları