Çağın Hastalığı Yalakalık…!

Ali Can 14.12.2022 10:06:58
   Yalakalık ve yağcılık, kendisine saygısını kaybetmiş insanların kendi çıkarları uğruna başkalarına gereksiz ya da hak etmediği iltifatlarda bulunmasıdır. Kısaca dalkavukluktur...
     
Türkçedeki yalakalık literatüründe, Yağcı, yağdanlık, dalkavuk, şakşakçı, şaklabanlık, kemik yalayıcılık, yalpaklık, huluskarlık, omurgasızlık, yanar dönerlik, v.s. Uzayıp giden bir çeşitlilik vardır,
   
Nokta kadar menfaatler için virgül gibi eğilenlerin durumu” diye de tabir edilmiştir.
     
Yalakalık bir meslek olmadığı halde tanımlanmamış Potansiyel bir kişisel zafiyettir, Aristokratik sistemlerde, Siyasette,  iş dünyasına, Güç sahiplerine kadar  bu işten ekmek yiyen ve bir lokma ekmek uğruna insana yakışmayacak şekilde Köpek gibi  havlayan, eşek gibi zırlayan, Kurt gibi uluyan, At gibi kişneyen, nihayetinde papağan gibi mukallit, Yılan gibi sürüngen vs.tüm hayvanlardan rol çalarlar. 
     
Eskiden yaşayan kralın biri patlıcanı çok severmiş. Patlıcandan her bahsettiğinde, Soytarısı iç geçirir Kralı tasdik edermiş. Kral; ‘Patlıcan dolma gerçekten mükemmel bir yemek’ diye konuşsa, Soytarı atılır ‘evet patlıcan dolmanın üzerine yemek tanımam’ dermiş. Kral patlıcan musakkadan bahsetse ‘ah var mı patlıcan musakka gibi bir yemek’’ diye söze başlarmış. Kral ‘ üç öğün patlıcan kızartma olsa yerim’ dediğinde, ‘bir ömür patlıcan kızartma yiyebilirim’’ dermiş.
   
Zaman geçtikçe Kral patlıcandan bıkmış nefret eder olmuş. ‘Bu patlıcan yemeğini nasıl yerler bilmem. Böyle tiksindirici bir yemek daha olamaz’ demiş.
   
Soytarı ‘Haklısınız Kralım millette ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım’ demiş. 
   
Soytarının daha önceki söylediklerini bilen bir kişi ‘Yahu! Daha düne kadar sen değimliydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?’ diye sorduğunda Soytarı atılmış. ‘Ben Kralın Soytarısıyım patlıcanın değil.’
     
İşin tuhaf tarafı yalakalara konu ile ilgili soru soranlara, Konuyu Bazen Din’in gereği, Bazen Vatan,bazen sevgi, Saygı, Akrabalık, Irk, Tarih, coğrafya  ve hatta davaları ile izah ederler.
   
Her yalakalık yapanın amacına ulaştığını söyleyemeyiz fakat ülkemizde yalakalığın işe yaradığını tereddüt etmeden söyleyebiliriz. Karşısındaki kişinin yalakalık yaptığını bilse bile yöneticilerin birçoğu bu durumdan rahatsızlık duymaz hatta memnun olur. 
   
Bu da yöneticilerin onlara itibar etme olasılığını çok arttırır. Yöneticilerin yalaka insanların etkisinde kalmalarının en önemli nedeni narsistik gereksinimleridir. Başka bir deyişle yalakalar yöneticilerin narsistik gereksinimlerini doyururlar.
   
Yönetici içinde her ne kadar samimiyetsizliğin olduğunu bilse de bu insanların çevresinde bulunmasını ister.
 
Bunu iki sebepten tercih eder,Birincisi kişiliği okşanır. Övgü almak ve karşısında el pençe divan durulması her yöneticinin hoşuna gider. 
   
İkinci sebebi ise bu kişiler yöneticiye yaranmak için aşırı uğraş verirler ve yöneticiyi memnun edecek şekilde çok çalışırlar.
   
Verilen her işin kayıtsız şartsız yapılmasını görmek, yapılacağını bilmek ise yöneticiyi rahatlatır.
 
 Arka plandaki motivasyon, adeta bir çocuğun babasının gücünden güç bulması gibi, yöneticisinin gücünden aynalanarak içerideki psikolojik eksikliğin giderilmesi olabilir.
   
Bu coğrafyalarda insanların çoğuna sorsan kendilerini size tarif edemezler çünkü onlar bir başkasıdır. Eşya gibi alınıp satılabilir ve Lütfedilmiş patente sahiptirler.
   
Allah'a dayanan tevhide inanan; gözetleyici, güçlü, görücü, planlı ve adil olan Allah'ı yakın dostu ve samimi yardımcısı bilen ve bu alemdeki bütün işlerin O'nda son bulduğunu gören bir insan yalan söyleyebilirmi?
   
Her türlü alçaklığa gönül vermesi, her iş ve işverenin aleti olması mümkün müdür? Yağcılık ve dalkavukluğun, doğuracağı kötü sosyal sonuçlar yanında, ahlaki bakımdan insanı insanlık derecesinden hayvanlık derecesine düşürdüğünü biliyoruz.
     
Niçin dalkavukluk yapıyorlar? Ya korkuyorlar ya da aç gözlülük ediyorlar. Gerçekten Allah'ı hisseden ve O'na inanan kimseyi kim tehdit edebilir? Kim tamahkarlığa zorlayabilir? 
   
Yalakalığın sahibine vereceği makam mevki, güç, itibar ve şatafat kesinlikle zilletle bezenmiş haysiyetsiz arsız ve yüzsüz insanım demeye bin şahit gerektiren zelil insanların haysiyetsizce yaladıkları putlardır.
   
Putperestliğin en yaygın olduğu meslek dalları oluvermiş, hedefe varmak için her yol meşrudur diyen makyavelist bir anlayışta erdemlerden, kürresinde ve külliyesinde  zerre kadar hayır yoktur. Vitrinlerinde her şey birbirine karışmış bir ortamda kalite ve fiyat politikaları beyhudeliktir, veya denize düşenden oran veya buran ıslandı demek abesle iştigaldir.
   
Hakikatte beşeriyet Günümüz dünyasını Siyaset, Medya ve Para baronlarının karşılıklı iffetsizliğinin tiyatrosuna şahitlik etmektedir. Bu ortamlarda Birbirini iten, birbirini satan, birbirine ihanetin en üst versiyonlarını bulmak mümkündür ve Özellikle günümüz dünyasında siyaset arenasında bu hastalıktan muaf olanlar artık istisnadırlar.
   
Çünkü iki çeşit arsız yüzsüz ve hırsız vardır,biri klasik hırsız ki adalete hesap verenler, diğeri profesyonel hırsız ki adaletten hesap soranlardır.
   
Kış ve Ayazın soğuk bir gününde birbirine sarmaş dolaş olan birkaç köpeği gören öğrenciler Mevlana(ra) sorarlar?  Bu hayvanlar ne güzel kardeş olmuşlar, Mevlana (ra) “Önlerine bir kemik atın kardeşliklerini görürsünüz.” dedi.
       
Büyük Usta Dr. Ali Şeriatı(ra) dinleyelim.
   
“Dünyadaki tüm suç dosyalarının altında şu üç şeyden biri muhakkak vardır, GÜÇ, MENFAAT, YALAKALIK” bu üç fenomen insanı aslından koparın eşekleştiren en önemli bileşenlerdir,         
   
“Eşekleştirmenin en yoğun yaşandığı dönem sömürge faaliyetlerinin arttığı emperyalizm dönemidir. Emperyalist güçler sömürge faaliyetlerini rahatça gerçekleştirebilmek için eşekleştirmenin her türünü kullanmışlardır”(Ali Şeriati ra) 
   
Bu tür eşekleşme evrensel bir hayvan türünün hafıza mutasyonuna uğrayarak irade dahilindeki bir Alinasyon çeşididir, Bugün ARAP rejimlerinde görülen GÜÇ ve MENFAATLERİNDEN  KORKUP  ABD ve Siyonist İsrail’e  YALAKALIĞA dönüşen bir beşerin gönüllü eşekliğidir. Eşekle Bunlar arasındaki tek fark ses farkıdır. Düşünce ve tefekkürde eşekle aynı sınava alınabilir seviyededirler.
   
İslam dünyasındaki tekke ve tarikatların yalakalık versiyonu ise kimilerine göre mukaddes etkilere sahip olup Pir,Gavs.ve kurbanların yalakaları ise ötede hurilerin Nuri'si olmaya aday çok sayıda Mübarek yalaka görmek mümkündür.
   
“Layık olmadığı halde devletin makamlarına atananlar, astlarını ısırırlar, üstlerine kuyruk sallarlar.”(Gazali ra)
 
 Bugün dünyanın çektiği acıların başında liyakatten yoksun insanların siyaseti göğüslemesinden kaynaklanıyor.
     
“Para ile insanın ilişkisi şöyledir, İnsan paranın sahtesini yapar, para da İnsanın”(Geothe)
   
Hz. Ali(as) “Birinden bir şey istediğiniz zaman izzetinizle isteyin verirse şereftir, vermezse zillettir.”
 
 Yine İmam Ali(as) “Size kesin olarak açılacağına inanmadığınız kapıları çalmayın.”
   
Yine İmam Ali as mı dinleyelim, “Yaltaklığı çoğalan kimsenin gerçek yüzü tanınmaz.”
   
“Gerçekte büyük olmayan “büyük adamlar” çevrelerini küçük adamlarla doldururlar.” (Steve Reich)
     
“ Eğer düşmanlarınızı gülünç gösterip mahvetmek isterseniz, etrafını yalakalarla doldurun.” (Edmond Jaloux)
 
 “Dost gibi görünen yalakalar farklı olmaya çalışan basit insanlar arkamızdan kurulan oyunlar. Kural hep gül ve geç.”( D. Noel)
 
 “Dünyada gerçeği konuşmak kadar zor, yalakalık yapmak kadar kolay bir şey yoktur.”(Sokrates)
 
 Bilge ve ahlak ustalarının çözemediği tek düğüm yalakaların düğümüdür. 
 
 Bir Kızılderili atasözünde “Bir ülkede küçük insanların gölgesi uzuyorsa o ülkede güneş batıyor demektir.” 
   
Çağdaş dünyada ise Devletin ışığının değdiği küçük insanlar uzuyor da uzuyor, parlıyor da parlıyor, böyle bir sahteliği ve felaketi cahil gidince görse de Alim ve Aydınlar gelince görürler.Özellikle 3 dünya ülkelerinde yalakalık maksimal düzeydedir, küçük ve minimal düzeyde olan sistemden nemalanmayı bilmeyen veya bilip de onuruna yedirmeyen  Aydın ve alimler ise sınavlarının bedelini onurlarıyla zindanlarda fiziki bedel ödemekteler.
   
“Bir ülkede yalakalığın sağladığı çıkar, dürüstlüğün sağladığı çıkardan daha verimli olursa o ülke batar.” (Montesquieu)
   
Bilim adamı Einstein’ını dinleyelim “Alışkanlıkları kırmak atomu parçalamaktan daha zordur.” 
   
Evet dalkavukluk bir çeşit hırsızlıktır, hem de yalanla iç içe bir alışkanlık ise bu alışkanlık da karaktere bürünmüşse tabii ki Albert Einstein doğal olarak isabetli bir atomik önerme sunmuştur.
   
Ömer Hayyam’ı dinleyelim,
 
 “Varsın Hayat yalakalara şans tanısın,
    Ben onuruma fiyat biçmezem,
   Yaşadığım kadar daha yaşasam,
   Asla tükürülecek eli öpmezem.”
 
 Salihler için koruyucu ihlasla sıkıntı olmayan, ama münafık ve iki yüzlüler için ise  İnsanların olduğu gibi görünmemesi veya göründüğü gibi olmamasından kaynaklanan ve henüz aşısı bulunmamış bir Embesil(Silik Kişilik) denen hastalıktan acı çekiyor ve bunlar için hayat önündeki birkaç sıfırla devam ediyor.(Ayrıntı için Alinasyon makalemize bakılabilir)
   
“Zaman ehli isyanda karar kılmış, Yalakalıkta uzlaşmışlar, Gençler kötü ahlaklı, yaşlılar Günahkar, Alimler Münafık, Dostlar sahtekar.”(Hz. Ali as)
   
Bilgenin tavsiyesi, Mütevazi  ol yavrum fakat sakın alçalma. Hoşlanma gösterişten, lakin silikte kalma, İyiliği alkışla, ama yaltaklık etme sakın. Her şey de ölçülü ol aşırı gitme sakın, idealin sadece hakkı savunmak ve alkışlamak olsun.
   
Şüphesiz İzzet ve Şeref Allah’ın Resulünün ve İnananlarındır, Selam olsun onlara ki izzetini Allah için koruyabilenlere.

Yazarın Diğer Yazıları