Kur'an ve Nefs İlişkisi.!

Ali Can 17.08.2022 10:07:30
   “Onu (nefsinin kötü arzu ve alışkanlıklarını) temizleyip terbiye eden felaha erişmiştir.”(Şems/9)
    “Nefsine yenik düşenden hayır beklemeyin.”(Hz.Ali as)
  “Nefse ve onu şekillendirene; ona fücûrunu (bozukluğunu/isyânını) ve takvâsını (korunmasını/itaatini) ilham edene yemin olsun. ” (91/Şems, 7-8).

“Gerçekten Kur’an’ın dışı güzel mi güzel, içi oldukça derin mi derindir,İlginç şeyleri asla bitmez, Esrarı ve nükteleri sona ermez, Karanlıklar ancak O’nunla aydınlanır.”(Hz.Ali as)


‘Nefs’, öncelikli olarak bir kimsenin kendisi veya özü anlamına gelir. Açık ve gizli, dünyaya ve ahirete bakan duyuları, maddî ve mânevî becerileri, arzu, heves ve ihtiyaçları, canı, ruhu, hayatı ve istekleriyle kişinin bizzat kendisi demektir.

‘Nefs’, ruh ve kalp manasında da kullanılmıştır. Şeriat ilminde ise, insanın içindeki manevi güce nefs denilmektedir. Nefs kelimesi zaman içerisinde birçok anlam kazanmıştır ki, bunların bazıları şunlardır: Can, kalp, benlik, kan, iç, kimse, beden, izzet, görüş, kötü göz, arzu, yücelik, bir şeyin özü gibi.

1-Emmâre: Yabancılarla dolu karanlıklar mekânı,
2-Levvâme: Nurlar makamı,
3-Mülhime: Sırlara mazhariyet makamı,
4-Mutmainne: Kemal,olgunluk makamı,
5-Râdıye: Visal,Mevlâ’ya ulaşma makamı,
6-Mardıyye: Mevlâ’nın fiillerinin tecelli makamı,
7-Kâmile: Mevlâ’nın makam, isim ve sıfatlarının tecellî makamı,
   Fizik doğru verilerle kodlanırsa metafiğizin rahmet deryasına ulaşacağı kesindir, 
   Tasavvufçuların iddiâ ettikleri gibi de nefis, bütünüyle mücâdele edilmesi gereken bir şey değildir. Nefsin fücur boyutuna karşı fıtrî ve vahyî âyetlerle mücâdele etmeli, benliğimizi arındırarak takvâ eylemlerinin ortaya çıkmasını sağlamalıyız
  “İnsanların en güçlüsü nefsine güç yettirendir.”(Hz.Ali as)


    Beşeriyet için Nefsine güç yettirmeyenlerin güç sahibi olmaları kadar tehlikeli bir durum yoktur. 
    Kur’an’ı Kerimde Dört binden fazla Ayet nefsin kötü huy ve sıfatlardan arındırılıp, sevilen ve beğenilen huy ve sıfatlarla süslenmesinden söz etmektedir.


    Tüm Tevhidi dinlerin esas amacı insanı kötü huylardan arındırıp, sevmek ve yaşatmaktır. 
    Bu nedenle Kur'an'ın adını İNSAN üretme ve nefsin kötü huy ve sıfatlarından arındırılıp, iyi huy ve sıfatlarla donatılması akademisi koysak yanılmış olmayız..!


    İnsanlık bugüne kadar kendi Tecrübesi, Aklı ve tüm çabasına rağmen insana sağlıklı bir tarif getirememiştir.
    Bilimin Bütün derinliğine rağmen,henüz İnsanın Anatomisine  bile mutlak bilgiyi üretememiştir.Nefs nefsin hastalıkları ve tedavi sistematiği zaten bilimle sınırlı ilişkisi vardır, soyut olan istek arzu sevgi nefret,korku cesaret, gibi gibi,temayüller pozitif bilimin alanı dışında kalıyor. 
    Her insan aynı zamanda bir halifettullahtır, her insan aynı zamanda bir Ruhullahtır, Kur’an bu unvanlara ve yüce makama ulaşmak için bir hidayet kaynağıdır, Kur’an’ın istediği ilahi rızanın İnsanı salih ve salim, tüm mevcudat için sıhhat ve afiyetin insanı, bu modeli ancak ilahi yasalarda bulması mümkündür,


   Aksi halde akıl vasıtasıyla ürettiği çözümler mutlak çözüm olmaktan uzaktır, 
   Çünkü nefsin mimarı Ancak  iyilik ve kötülüğün mutlak ilmine sahip olduğunu akıl ile idrak eder,ve nefsini akıl ile baş başa bırakmaz çünkü nefsin aklı yutması ve akıl için en büyük tehdit Nefstir, Aklı nefsin tasallutundan korumanın tek yolu İman ile koruma kalkanını kullanmak zorundadır. İman ise ilahi rızanın kitaptaki beyanıdır.(İnsan ve İnsan makalemize bakılabilir)
    "Nefsini terbiye etmiyenin, Nefsi onu Terbiyesiz eder" (İmam Ali as)


    Kaldı ki Ruhi yapısı hakkında çok sınırlı bir bilgiyle; Ruh yapısını çözmesi ancak Yüce Allah'ı yaratıcı olarak kabul edip Ruh‘unu bu minvalde takip edip, ilahi şekle ve rızaya uygun eğitmesi ve şekillendirmesi fıtrata uygun olacağı için en doğru yöntem olacaktır.
    İşte tüm insanlığın bugün yaşadığı pratik.! Kaos, Buhran, bunalım ve zulmün ana kaynağı Bizlerin Ruh'u ve nefsi yaratanın mühendislik bilgisinden mahrum oluşu, İlmî olanların da amelden yoksun oluşları, beraberinde bu zalim ve mazlumun olduğu dünyayı üretmiştir.
   Aklın ustası Platon'u dinleyelim,” Ne olursan ol, âmâ önce nefsinin öğretmeni vicdanının öğrencisi ol.”
   Kobra analojisi ve masumların ismet ve ilmi ledün hızı... 

Kobra yılanındaki harikuladelik nedir? Nebati nefsten, hayvani nefse geçiş hızı o kadar hızlıdır ki İnsanı şaşkına çevirir.. Bunu analojik bir düşünme ile hayvani nefs’ten, natık olan nefse geçişle karşılaştıralım şimdi..
   Dişi kobra, yumurtalarını yuvaya bıraktıktan sonra, yavrularının yumurtadan çıkmasına az bir süre kala yuvasını terk eder. Bunun sebebini bilim adamları yumurtadan çıkan yavrularını yememek için içgüdüsel olarak yapılan bir eylem şeklinde açıklıyor. Fakat örneğimiz meselenin bu yönüyle ilgili değil..


   Asıl mucize yumurtadan çıkan yavru kobralar üzerine..
   Yavrular yumurtadan çıkar çıkmaz, kamil bir kobra nefsi ile davranmaya başlar.. Diğer hay olanlar da olduğu gibi annesinin himayesinde beslenmesini sağlamak gibi müşkülleri yoktur..

Çıktıkları ilk andan itibaren hayvani nefsin ilk tepkilerini vermeye başlarlar. Kendi nefislerine zararlı ve faydalı olanı bildikleri için çevresindeki tehditlere karşı anında bir savunma tavrı ile dikilerek ayağa kalktıkları gibi beslenmelerini de çok tecrübeli bir avcı gibi anında yerine getirerek yine kendileri yaparlar..
   Buradan çıkan anlam şudur.. Nefsin gelişme hızı.!


   Nasıl oluyor da nebati bir nefs, bu kadar kamil bir hayvani nefse sadece yumurtadan çıkarak dönüşebiliyor.
   Şimdi aynı soruyu, hayvani bir nefsin doğumu (insan) ile Natık olan bir nefse dönüşmesi arasında kuralım ve şunu soralım, bu hız Natık olan nefse dönüşüm olarak gerçekleşemez mi..?
   Cevap gerçekleşir.. İsa Mesih Ruhullah( a.s)'ın beşikte konuşması, ya da Masum a.s'ların çocuk yaşta alimlere taş çıkartmalarının sebebi işte bu hızdır..


   İlmi Ledün’ün nefsi faal akıldan geldiği için nefsin her modelitesinde bu hıza sahiptir...
   Nüzulü nefsi Natık ile karşılaşınca kobranın hayvani nefsinin yetilerini bile geride bırakır..
   Faal akıl takvada ve hayırda yarışanların şampiyonudur.
   Akıl ve Ahlak ustası İbn-i Sina’yı dinleyelim.

   İnsan erdemli ya da rezil yaratılmıştır, âmâ yapısı gereği her ikisine de meyillidir, hangisi kolayına gelirse O’na yönelir.”
   “Aklım her gün tövbe eder, nefsim her an tövbemi bozar, arada kalmış biçareyim, iyi ki senin kapın var.”(Mevlana ra)
    Sonuçta İnsanla Allah arasındaki en zor ve en ağır ilk perde kendi benliğidir,
   Bu perdeyi bazen aralamaya kalkıp Empati yapsa da kalıcı sonuçlara ulaşamaz çünkü karakteristik yapısını bir bütün olarak kesin bir iradeyle rahmet deryasıyla eşleştirmesi ve ihlasın çekiçleriyle öz benliğine şekil vermesi ile doğru orantılıdır. "AND olsun ki nefsini ıslah eden kurtulmuştur." ilahi düstur bu benliğe vurulacak cesur ve devrimci ıslah darbeleridir.

   İslam Siyaset sosyolojisinde ve literatüründe topluma yön ve istikamet rolüne soyunanların öncelikle Narsizm denilen Ben merkezci  beladan kurtularak İslam'ın evrensel Tevhidi deryasında empatiye dayalı Adalet temelinde, Akıl, Bilinç, Vicdan, İman, ihlas ve kendini bireysel ıslaha dönük İslam'ın erdemleri ile Kendi zindanından çıkamayanlar toplum mühendisliği de rol alırlarsa ıslahtan ziyade ifsada sebep olurlar.ve eksikliklerini başkalarına dayatmaktan utanmazlar, 

Hz. Ali "Allah indinde en üstün olan takvaca Üstün olanınızdır" ayetinde takvayı hürriyet olarak tanımlar. Nefsinin ve dış etkenlerin herhangi birinin etkisinde kalan biri   hürriyetinde ve takvasında problemli olur
   Sende kendini beğenmişlik, kibir ve boş gurur olduğu müddetçe, hakikatten uzak, hem de çok uzak kalırsın!
Kov at kendini, beğenmişliğini! 
Yak kül et gururunu!
Nefsin sana hükümran olmuş, kır onun hükümranlığını!
   Ey her an bir başka renge bürünen sen! Saçının her bir telinin dibinde bir Firavun taşıyan! Sende bir zerrecik olsun benlik (enâniyet) kaldıkça, yüzlerce münafıklık alâmetini taşır durursun!
[Feridüddin Attar / Mantıku't-Tayr]
    Hz Ebuzer Şam'dan Medine'ye peygamber mescidine gelince Kab'ul Axbar sende kimsin diyince, Hz Ebuzer(ra) Cevaben, Yarını belli olmayan bugün puthanede İbrahim’im...! 
    Psikoloji 19.yy.da kurumsallaşmasına rağmen yüz yıldır insan ruhuna ve Nefsine tek bir çözüm bulabilmiştir o da Anti deprensen ilaçlarla Ruh'unu ve nefsini ona unutturmak. Oysa nefsi yaratan ant olsun ki nefsini unutanlar değil, nefsini ıslah edenler kurtulmuştur hitabıdır.
   “Tamahkar Nefis, Korkunç akıbetten Kör hale gelmiştir.”(Hz. Ali as)
   “Nefsini temizlemeyen kimse aklından istifade edemez”(Hz. Ali as)
   Dinle, Yoksa dilin seni sağır eder,
   Yüzleş, Yoksa nefsin seni esir eder,
   Anla, Yoksa zihnin seni deli eder. 
    Çözümü ilahi buyruktaki bu dört bin ayette aramak en akıllıca yol olacaktır.
    Bunun dışındaki çabalar beyhude kalacaktır..!!

Yazarın Diğer Yazıları