Bölge ve milli ittifak ihtimallerine hasar veren haber ve yorumlara karşı hassasiyetimi tüm okuyucularım bilir…
Ecnebiler ve kan dökücü yeminli düşmanlarımızla türlü uluslararası ittifaklar kuracağımıza daima coğrafi ve kalıcı gerçekleri dikkate alarak komşularımızla ittifaklar kurma taraftarıyım.
NATO, ABD, SSCB, AB, IMF vb’ lerinden yıllardır neler çektiğimizi bilmeyen kalmadı.
Ne var ki hala bunları rengârenk boyayıp önümüze koyanlar, bu yalana kanıp celladımıza yakın olmamızı sağlayabilmek için sürekli bizi komşularımıza karşı dolduruşa getirmektedirler.
Bu konuda saat gibi kurulmuş bir medya var adeta…
Medyaya hangi güçlerin egemen olduğunu bilmeyen var mı?
İşte bu medya ne zaman Karabağ ve Hocalı yıldönümü gündeme gelse her yıl aynı şeyi yapıyor…
Sovyetlerin yıkılmasını fırsat bilen bazı unsurların karanlık hesaplar ve planlar çerçevesinde ABD ve Rusları da yanlarına alarak Ermenistan’ı Müslüman Türk toprağı olan Karabağ’ı işgal etmeye teşvik ve destekte bulunanların kimler olduğunu ifşa edeceğine;
Hocalı Tepesi’ndeki havaalanının askeri stratejik öneminin bizzat o dönemin Bakü’deki yetkililerince neden göz ardı edildiğini sorgulayacağına,
Karabağ’ın nasıl ve ne karşılığında kimlerle pazarlık konusu edildiğini yazacağına,
Bu ihanetin hesabını soracağına,
“Onlar bizden değil, onlarla İranlılar ilgilensin” cümlesini ne zaman, kimin, neden ve nasıl sarf edebildiğini ve böylelikle ülkemizde devlete karşı başka bir kin kampanyasına zemin hazırlama girişiminin neden sorgulanmadığı ve bunun hemen o gün neden suç duyurusu sayılmadığını sorgulayacağına,
Karabağ işgal ve katliamından aylar önce bu bölgede silahlı Ermeni gruplar sürekli halka saldırıp terör estirirken, Azerbaycan resmi ordu kuvvetlerinin buradan neden geri çekildiğini soracağına,
Bölgede açık ve aleni şekilde Türk halkın canına kastedildiği ve terör estirildiği halde Bakü’dekilerin neden buraya askeri yardım, top ve tank göndermediğini,
Neden hava desteği verilmediğini,
O aylarda iktidar ve koltuk sevdası için birbirlerine düşüp ülkeyi Rus-ABD petrol şirketlerine pazarlama yarışına giren Bakü’dekilerin neden vatan topraklarını umursamadıklarını,
Karabağ aylarca terör ve işgal girişimleriyle boğuşurken Baku gazinolarında âlem tertipleyen yetkililerden neden hesap sorulmadığını soracağına,
Ermeni terör örgütleri ve Ermenistan ordusunun aleni işgali başlattıkları toplu saldırı öncesinde, Hocalı kasabasının birkaç ay elektrik ve gazının kimlerce kesildiğini ve o karakışın ortasında Azerbaycan’daki “üst” kesimin kendi halkının yardımına neden koşmadığını soracağına,
Rahmetli Ebulfazl Elçibey’in Haydar Aliyev Bey’i yardıma çağırdığında, eski Politbüro üyesi Aliyev’in ülkedeki onca Rus silahını neden Karabağ’ın savunmasında kullanmadığı ve Elçibey’e de kullandırtmadığını soracağına,
Rahmetli Elçibey’in, yardım istediği hiçbir yerden (buna biz de dahil!) yardım alamadığını ve kendisine yardım etmek isteyen tek ülke olan İran’ı dışlayıp tıpkı F. Gülen’in “cennetin yolu iran’dan geçse cennete gitmem” demesi gibi, inanılmaz bir iran düşmanlığı sonucu Karabağ’ın kurtarılmasını bizzat engellediğini göreceğine;
Daha da yakından örnek vereyim: Bursa’da düzenlenen futbol maçında sırf FİFA tehdit etti ve Ermeniler rahatsız oldu diye Azerbaycan bayraklarının dalgalandırılmasının yasaklandığını hatırlayacağına,
Yakın Türk tarihinin en utandırıcı ve en kara sayfalarından biri olan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından haklı olarak dönemin iktidarı CHP’nin “yüz karası” olarak değerlendirilen Boraltan Köprüsü olayının neden hep hasıraltı yapıldığını ve neden bu olayın yıldönümünde hiçbir anma programı yapılmadığını merak edeceğine… (Ki, dönemin iktidardaki partisinin bu hatasının devlete mal edilmemesi ve kendi kardeşlerimizin bağrının daha fazla yanmaması için biz de bu konularda mümkün mertebe ateşe körükle gidilmemesinden yanayız)
Sürekli topu taca atıp başkalarını suçlamanın kime ne yararı oldu şimdiye kadar?
Hele; “İran sahada sempati kazanır” bahanesiyle, ya bu ülkeyi gözünde fazla büyüten, ya da kendi ülkesinin milli potansiyellerini fazla küçümseyen ve İran’ın yardım önerisini reddedip göz göre göre Karabağ’ı Ermenilere teslim edenlerin, inanılmaz bir ikiyüzlülükle ortaya fırlayıp “İran Azerbaycan’a değil, Ermenilere yardım etti!” yalanına ne demeli??
Öyle ya; medyaya her yıl bir fotoğraf indiriliyor: İran’ın başkenti Tahran’da toplanan Ermeniler sözde soykırımı andı” diye…
Ve bu haber, sanki İran devletinin Ermeni yanlısı ve Türkiye düşmanı bir gösteriye izin verdiği veya uyduruk Ermeni soykırım iddialarına destek çıktığı şeklinde veriliyor…
Bu tür yalanlar ilk değil..
Burada İran’ın avukatlığını yapmak gibi bir derdim yok,
Benim önem verdiğim nokta; elzem olan Türkiye-İran dostluğu veya en azından “coğrafi kaderin dayattığı kaçınılmaz ittifak” ın sürekli birileri tarafından ertelenerek keserin ABD lehine ve Türkiye aleyhine yontturulmasıdır…
Türk medyasına bu tür haberler ekerek, İran devlet ve halkının Türkiye’ye muhabbetinin zehirletilmek istenmesidir.
Yukarıda, Karabağ olayının aslı astarı üzerine, “anlayana sinek saz” kabilinden birkaç noktayı hatırlattım.
Peki, şu “İran’ın tavrı” diyerek; medyaya servis edilen haberlerin aslı astarı nedir?
Bunu da yarına bırakalım.
Allah’a emanet olun, esen kalın.