Ramazan ayına girdik.
Kur’an diliyle konuşmak gerekirse Allah’a misafiriz şimdi. Zira Rahman Allah bu kutlu ay için “Ziyafetullah” tabirini kullanıyor.
Allah’ın ziyafetine katılmış bulunuyoruz.
“Allah’ın ziyafeti” ne demektir peki?
***
Tefekkür ehli olanın aklına hemen şu sorunun gelmesi doğaldır:
Zaten her şey Allah’ın ve bizler de her an O’nun misafiri değil miyiz?
O halde neden özellikle Ramazan ayı için bu tabir kullanılmaktadır?
Kısaca açıklayalım:
Müminin her anı Allah’a ibadettir de, buna rağmen bazı ibadetler özellikle farz kılınmıştır.
Zira Müslüman olmakla mümin olmak çok farklı şeylerdir: “…Bedeviler, inandık dediler; de ki: İnanmadınız, fakat Müslüman olduk deyin… İnanç, henüz gönüllerinize girmedi sizin…”
Hucurat-14’teki bu buyruk, inanmanın sırf sözle ve şeklen İslam’ı kabul etmekten ibaret olmadığını, bunun inanca dönüşebilmesi için gerçekten ve yürekten Allah’a ve Resulüne -s- itaatin günlük hayata da geçirilmesi ve fiilen uygulanması gerektiğini göstermektedir.
***
Müslüman oruç tutmakla mükelleftir ki imana yaklaşabilsin ve inancını hayata geçirebilsin…
***
Bir de meselenin; ironik olmadığı halde öyle görünen ilginç bir tarafı var:
Herkesin ziyafetten anladığı şey yiyip içmek, en güzel yiyeceklerle ağırlanmak değil mi?
Ama Rahman, Kerîm ve cömert olan Yüce Allah’ın “ziyafet” ine katılan insan şaşkınlıkla bakakalıyor…
Zira ortada yeme içme yoktur!
Haram değil, helal olanlar bile şimdi yasaktır ona!
Bu nasıl bir ziyafettir o halde?!
Kulla, Rahman’ın ziyafetleri ne kadar da farklıdır, görüyor musunuz?..
Zira bizim ihtiyacımız olan öyle şeyler var ki, yeme içmeden çok daha elzem ve çok daha hayatidir..
Mesela sabır..
Direnç..
Bağışlama..
Paylaşma…
Bu hayatın ötesini ve şu maddi ufkun daha ilerisini görebilme…
İnsanlaşma ve cennete girme…
-Bedenin servisten geçip daha sağlıklı olması gibi tıbbi kazanımları burada saymıyorum bile-
İşte bunu sağlayabilecek olan uygulama ve programlardan biri de oruçtur.
Bu nedenle oruç, “Allah’ın ziyafeti” dir.
Önümüze renkli sofraların açıldığı muhteşem bir ziyafet…
Midenin kapanıp, şehvetin dizginlendiği bir ziyafet..
Gözün kapanıp, basiretin açıldığı bir ziyafet..
Dilin kapanıp, duayla göklerin yücelerine ağılan bir ziyafet…
Nefsin dizginlenip nefeslerin açıldığı, nefs’ten enfusa, enfustan ruha, ruhtan cana, candan canana kanatlanılan ve bin yılın yollarının bir nefeste alınabildiği bir ziyafet…
***
Şimdi önünüzdeki sofrayı seyredin bakalım…
Hayretten donakalmayana aşk olsun mu?!
***
Müslümanlıktan dem vurup hayatını mal yığmaya, şöhret ve güce adayanlara, Ramazan iftarında bile renkli sofralardan vazgeçemeyenlere hiç mi hiç imrenmeyin…
O ziyafet onların olsun, Rahman’ın ziyafeti bize yeter.
Yarın, bu “ziyafet” teki sırrın bambaşka bir boyutuna değineceğim inşallah.
İşte o zaman bu ziyafetin her an verilmekte olduğunu görecek ve her gün ona katılmayanlar gerçekten hayıflanıp yerinecekler.
Rahman’a emanet olun, oruçla, sağlıcakla kalın
