Bir milletin geleceğinin en önemli teminatı gençliktir. Dünyevileşmenin sunduğu doyumsuzluk ve diğer aşırılıklar karşısında akli melekeleri kullanıp başkaları tarafından sömürülmeyen: İtikat, Hukuk, Ahlâk, Eğitim, Akıl ve İlahi emirler eşliğinde eğitilmelidirler. Geleceğin sağlamlığı bu şartlara bağlıdır. Eğer bunlardan biri eksik olursa yolundan çıkan bir araç gibi olur ki; elbet bir yerde kaza yapacak, küçük-büyük yaralar alacaktır. İşte burada insan psikolojisinin yüksek revaçta olduğu bir dönem yaşanacak ve ileriye dönük hatalar karşılığında büyük bozulmalara sebep olacaktır.
Her gencin başlangıcı olan ergenlik, dini, ahlaki, insani ve hayata bakış açıdan sorumluluğun başladığı bir dönemdir. Varlık sebebimizi, neden yaratıldığımızı, dünya yaşamı içindeki vazifelerimizin bitiminden sonra nereye gideceğimizi bilmeden yaşayan gençlik heba olmuş bir gençlik olarak karşımıza çıkacaktır. Gençlik dönemlerine bakılırsa, biyolojik, psikolojik, bilişsel ve sosyolojik bir eğitilme dönemidir. Ne yazık ki günümüz Müslümanları olarak; Kur’an ve hadis ışığında nasıl bir çocuk yetiştiririz bilgisinden uzağız. Çünkü kendimiz de bu bilgiden mahrum kalmış ve zayıf bir din görüşü içindeyiz.
Maalesef sağlam bir dünya görüşü olmayan batı medeniyetinin pedagog ve psikologları delilsiz konularla asimilasyon vazifesi yaparlar. On, on beş yılda bir değişen fikirlerle ebeveynlere yeni reçeteler sunarlar. Anne-babaların doğru bildikleri bu reçeteleri uygulamaya geçtiklerinde çocuklarının içten psikolojik durumlarını sezmezler… Geçmiş zaman eğitimcileri: “Çocuğunuzu serbest bırakın, bırakın her istediğini yapsın da hevesi kalmasın,” veya “hiç azarlamayın, sadece sevgi ve şefkat gösterin…” diye diye günümüzde isyankâr-serseri ruhlu, sabırsız, sorumluluğu kabul etmeyen ahlaksız bir nesil yetiştirdiler. Ancak şimdiler de ise, böyle bir eğitimin yanlış olduğu kanaatine gelinmiş, düzenin bozulduğu görülmüş ama değişik bir eğitim sistemine henüz geçilmemiş olması yine gelecek neslin hâlihazırda olan bu bozuk düzeni devam edecekleri gibi görülmektedir.
Günümüz gençliğine baktığımızda, ruhsal gelişim sorunlarını hızla arttığını görmekteyiz. Bu konuların geçmişteki olan eğitim taktiklerinin doğru olmadığı kanıtlanmış, gelecek yeni taktiklerin de bir işe yaramayacağı kanaatindeyim. Çünkü gençlerimizi büyük ahlak kurallarıyla oluşan Kur’an ilmiyle eğitilmediği sürece bu bozulmalar çoğalarak sürekli devam edecektir.
Özet olarak, günümüz gençliğinin konuları çok olmakla beraber bunları dikkate almanın kapsamlı çalışmalarına açıktır. Nasıl ki bir hastalığın sebebi anlaşılmadan tahmini tedavilerin olumsuzluklar doğuracağı gibi eğitimde de olumsuz sonuçlar doğuracağı aşikârdır. Onun için gençliğimizin temel sıkıntılarının kaynağı tespit edilmelidir ki tedavide isabet edilsin. Bu sebeple gençlikle ilgili ana meselelerin, itikadî olduğu kadar, hukuki ve ahlaki vazifelerde de doğrudan iniltilidir. Zımnen de olsa fıkıh usulünde ‘zarûrât-ı hamse’ bilinen; dini, nefsi, nesli, akli ve malı koruma şeklinde olmalıdır. Zira sağlam itikattan uzak, hukuka riayetten ve ahlaki erdemlerden inhiraf (sapma) etmiş bir gencin eylemlerinin nerelere varacağının tespiti çok zor olacaktır. Oysa itikadın olmadığı, hukukun çiğnendiği yerde İslam ahlakından bahsetmenin ne derece etkili olacağı izaha muhtaçtır...