“Bir sıkıntı bin hayır kapısını açar,” derler atalarımız.
Bir okuyucum: “Çok sıkıntım var. Dertlerim çok. Bu kadar sıkıntıdan nasıl kurtula bilirim. Bu sıkıntıların benim için bir hayrı var mı?” diye sormuştu!
Üzerimize gelen hiçbir sıkıntı bizleri yıldırmamalı. Çünkü bizler öyle bir dine inanıyoruz ki; imanı yüksek, hedefi ise mutlu sonuca ulaşacak olan İslam dinidir. Allah’a inanıyorsak, öyleyse bu inanca itibar ederek, güven içinde yaşamalıyız. Eğer bizleri yaratan Allah’a inancımız ve güvencimiz sonsuz olursa, bizlere öyle bir kapı açılır ki; ümitler yeşerir, sıkıntılar giderilir. Dağlar kadar derdin olsa bile hafif kalır. Biz şüphesiz, dertten ve belâdan Allah’a sığınıyor ve sığınmalıyız. Çünkü Allah’a sığınmak da bir ibadettir.
Her şeyin yaratıcısı olan yüce Allah bütün canlıların, bütün mahlukatın ve bütün kullarının yegâne umududur. Herkesin, her derdinde ve ıstırabında yalnızca Allah’a sığınır ve yalnız Ondan yardım talep eder. Umutların tükendiği yerde Allah’ın rahmet kapısı her zaman açık kalacak ve kullarına en hayırlı rahmeti gönderecektir. Şuna iman etmeliyiz ki; Allah’a iltica edenlere şefkatle ve merhametle yaklaşacak, duaları kabul edecek ve onları koruyacaktır. İnanan bir kimsenin yüzüne tüm kapılar kapansa da Allah’tan umudunu kesmeyecektir.
Şu ayetteki ümit bize yetmez mi?
“Kararını verdiğin zaman da artık Allah’a dayanıp güven. Çünkü kendisine dayanıp güvenenleri sever. Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder? O halde mü’minler ancak Allah’a tevekkül ederler.” (Âl-i İmran, 160)
Ümidin kaynağı hiç şüphesiz imandır. İman eden biri her derde ve sıkıntıya ileriki günlerde feraha çıkacağına inanarak katlanır. Ölüm bile mü’mini ye’se ve ümitsizliğe atamazken, mü’minin başka hangi sebeple ümitsizliğe düşmesi beklenir ki? O halde samimi dualarımızla Allah’a sığınmalıyız. Hangi sıkıntı olursa olsun; bilmeliyiz ki, bir kapıyı kapayan yüce Allah sayılarca kapı açacak kullarını refaha kavuşturacaktır. Allah’tan ümidimizi kesmezsek eğer her sıkıntının arkasından mutlak bir hayır gelecektir.
Tevekkülün anlamı, Allah’a güvenip dayanma manası taşır. Tevekkülün dini terimi: “Bir kimsenin kendini Allah’a teslim etmesi, rızkında ve işlerinde Allah’ı kefil bilip sadece O’na güvenmesi, bir hedefe, bir amaca ve bir gayeye ulaşmak için gerekli olan maddi ve manevi sebeplerin hepsini yerine getirdikten ve insani planda yapacak bir şey kalmadıktan sonra Allah’a dayanmak ve güvenmek,” şeklinde tanımlanmaktadır.
Kişinin, her durumda Allah’ın irade ve taktirine teslim ederek O’ndan gelene razı göstermesi tevekkülün özünü meydana getirir. Tevekkül kavramı insanın çabasıyla doğrudan ilişkilidir. Buna, Nisa süresinin 102 ayetini örnek olarak göstere biliriz:
“Tedbirinizi alın!..”
İnsanların hastalıklara ve tüm sıkıntılara karşı tedbir alıp sonrasını Allah’a bırakması da inancın içinden sayılır. Yeter ki gerekli tedbirleri alıp onu doğru yerde, doğru alanda uygulamaktır. Yüce Allah’ın gücünü, kudretini, ilmini, dünyada kullarına tasarrufunu bilen bir insanın tevekkül hususunda sıkıntı yaşaması mümkün değildir.
Öyleyse, her ne sıkıntı, dert ve hastalık geldiğinde gerekli tedbirleri alıp gerisini yüce Allah’a bırakırsak hem psikolojik açısından rahatlarız ve hem de bu inanç içerisinde güç kazanırız.
Rabbim tüm sıkıntıların giderildiği bir dünya, bir ömür nasip etsin.