Aniden zuhur eden Corona virüs insanları tedirgin etmiş, ölüm korkusuyla her an yüz yüze geline bileceği gerçeğini bir daha göstermiştir. Bu virüs büyük bir salgının habercisi olarak dünya çapında milyarlarca insanın yaşamını önemli ölçüde değiştirmiş ve bu değişimin çoğu kalıcı olacağı görünüyor olması ise bir başka korkuyu öne çıkarmaktadır. Bu konu hakkında birçok sorunların da peşi sıra geleceği malumdur.
Tarihi okuduğumuzda geçmişte ki büyük hastalıkların getirdiği zararlar ve bunlar arasında çöken hanedanlıkların, çöküşlerinden sömürgeciliğin artışına ve hatta doğaya ne kadar etkisinin olduğunu okumakta ve anlamaktayız.
Geçmişi araştırırken günümüzdeki bu salgının insanlar arasında büyük alışkanlıkları ve kültürel algı ve olguları değiştireceğini mesela: tokalaşma, sarılma gibi alışkanlıklarımızı çok zor da olsa çekinileceği hatta yapılmayacağı anlaşılmaktadır.
Aslında 14. Yüzyıl vebası ve Batı Avrupa’nın çöküşünü okuduğumuzda aşısı olmayan veya aşısı geç bulunan hastalıkların ne kadar yıkıcı olduğunu görmekteyiz. 1350’lerde Avrupa’yı vuran veba, nüfusun yüzde 3’nü öldüren çok büyük bir salgın olarak tarihe geçmiştir. Yalnız dikkatleri çeken bir şey vardı ki, bu ülkeler daha sonra büyük bir gelişme halinde olduğu ve hatta dünyanın en zengin ülkeler arasına girmeleriydi.
Bir dikkati çeken şey ise! Toprak mahsulleri ile uğraşan ülkelerde tarıma daha çok önem vererek geliştikleri görülmektedir. Ülkemizin de yapacağı tek şey; geçmiş tarihten örnek alıp tarım ve hayvancılığa önem vermek ve kapılarına kilit vurulan fabrikaların kapılarını açıp bir an evvel faaliyete geçirmektir. Çünkü Corona virüs salgınından bunu anladık ki, bu gibi durumlarda ithalat ve ihracatın durduğu ve dünya ülkeleri kendi sıkıntılarıyla uğraştığı, kimse kimsenin yarasına merhem olmadığını ve kendi yağımızda kavrulma zorunluğunu gördük ve öğrendik. Aslında bu büyük bir savaşa hazırlık gibi bir tatbikat olmalı. Ülkemizin, milletimizin geleceği için çalışılmalıdır bundan sonra. Geçmiş tarihlerde ki salgınlarda nüfusunun çoğunluğunu kaybeden Avrupa ülkeleri, çalışan işçi azlığından teknolojiye baş vurmuş kaybettikleri işçilerin yerine o işi yapacak makinalar icat etmişlerdir. Ve günden güne geliştirilen bu makinalar robot haline getirilip yüzlerce, binlerce işçinin yaptığı işi bir makine yapmaya başlamıştır. Tabi ki zorda kalan Avrupa böyle bir işe başlamış ve günümüze kadar geliştirmiş ve gelişmişlerdir. Sonradan ise adları süper ve üretken ülkeler diye bilinmiştir. İşte salgın hastalığın geride bıraktığı insanlara olan faydalarından biri de üretkenlik zorunluluğu olmasıdır. Şimdiki; siyasiler, bilim adamları, üreticiler, hayvancılık ve tarımla uğraşanlar geçmişi örnek alabilirler.
15. yüzyılda Amerika’da çiçek hastalığının salgını ölümler ve iklim değişikliğini de beraberinde getirmişti. University College London’daki bilim insanlarının yaptığı araştırmada, yalızca 15. Yüzyıl içinde, dünya nüfusunun yüzde 10’una denk gelen bölge nüfusunun 60 milyondan 5-6 milyona düştüğü hakkında bilgiler de vardır. Çiçek hastaları aralarında en fazla can kaybına yol açan etkendi. Diğer ölümcül hastalıklar arasında ise hıyarcıklı veba (bubonik veba), sıtma, humma ve kolera vardı. Bunların bölgedeki yıkıcı etkisinin yanı sıra tüm dünyada da bazı sonuçları olmuştu. Hayatta kalan az sayıda insan, geride kalan arazileri yeterince işleyemediği için çok büyük alanlar ormana veya çayıra dönüşmüştü.
Peki 21. Yüzyılın 2020 tarihinde ki salgın hastalığın ne anlama geldiği ve ne kadar tehlikeli olduğu hatta 14. ve 15. Yüzyıllarda yaşanan salgın hastalıklarla mukayese edilebilir mi?
Buna olan cevabın geçmişte yaşanan salgının yaşattıkları az da olsa bir varsayımlara götürmektedir bilim adamlarını! Corona virüsü Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan etmesiyle dünya eş zamanlı olarak yaygın bir şekilde fazla sayıda insanı tehdit eden bu bulaşıcı hastalıkla tanışmış oldu.
Pandemi ilan edilen Crona virüs hastalığının ne kadar tehlikeli olduğunu Dünya Sağlık Örgütü: “Kıta ve tüm dünyada geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen “Pandemi” olarak nitelendirme kararı aldıklarını,” açıkladılar.
Geçmişte de olduğu gibi, salgın hastalık sonrası dünya nüfusunun bir kısmı salgına yakalanıp öldükten sonra kalan kimselerin dünyayı yeniden inşa etmesiyle (geride bırakılan zararın telafisi) zorlu bir döneme girmesi ve arayışlar içinde olması gibi, günümüzün Corona virüs salgını sonrası zorlu bir dönemin başlangıcı olacağının da habercisi olarak algılaya biliriz.
Kısacası:
Siyasetten tutun ticari unsurlara kadar, insanların yaşamı ve alışkanlıklarının da değişebileceği bir döneme girileceği bilinmeli ve hazır olunmalıdır.