Necef Zirvesini Nasıl Okumalıyız?

Emin Güneş 6.04.2022 11:49:45
/Hürseda

Direnişin düşman cephesi ‘denize düşen yılana sarılır’ misali birbirlerine sarılmaktadırlar. Kurtarıcı gibi sığındıkları İsrail, örümcek evi gibi son derece zayıftır. Bütün müttefiklerinin desteğine rağmen Hamas ve İslami Cihad öncülüğündeki direniş gurupları karşısında İsrail her saldırısının sonunda ateşkes isteyen taraf olmuştur.

Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır ve Fas'ın dışişleri bakanları 27 Martta Siyonist rejimin ev sahipliği yaptığı NECEF Zirvesi'nde ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ve İsrail dışişleri bakanı Yair Lapid'le bir araya geldi.

Bu gibi zirvelerle İsrail, alabildiğine çok satılmış yöneticiyi yanına çekmek, onlarla fotoğraf vererek şöyle bir algı oluşturmaya çalışıyor:

“İslam dünyası(!) bizim yanımızda. Arap devletleri başta olmak üzere bütün Müslüman ülkeler bizimle normalleşme kuyruğuna girmişler, siyasi, ticari ve hatta askeri işbirliğine gidiyorlar. Bu şartlarda Filistin halkının mücadelesinin meşru bir tarafı yoktur. Zira biz haksız olsaydık bu kadar Müslüman devlet yanımızda değil, Filistin’in yanında olurdu. Filistin’deki direniş örgütleri bu devletlerin bir kısmı tarafından resmen terörist ilan edilmiş, diğerleri de bize bu kadar yakınlık göstermek suretiyle gayrı resmî ilan etmiş durumdadırlar. Neredeyse ümmet bizimle kenetlenmiş, ümmetin istihbarat örgütleri Mossad’la uyum ve koordine içinde çalışıyorlar v.s.”

Bu iddia ve görüntü karşısında ümmetin İsrail’le mücadele azmi kırılmaya çalışılıyor. Kudüs’ün özgürlüğünün imkânsızlığı anlatılmak isteniyor.

Oysa dört beş ülke değil otuz iki ülke ile TRUMP öncülüğünde bir araya gelip Cidde merkezli İslam(!) ordusu kurmuşlardı. Ama kısa bir süre sonra rabbim birliklerini bozdu. Katar’ı dışlayıp birbirlerine düştüler.

Müslümanların umutlarını kırmak morallerini bozmak isteyenlerin unuttukları şey yaklaşık 50 yıl kadar önce durumun Filistin için çok daha kötü ve İsrail için çok daha mükemmel olduğu gerçeğidir. O zamanlar her devlet İsrail’e hizmette kusur etmiyor, İsrail aleyhine söz ve eylemde bulunanları cezaevlerinde çürütüyordu. Ümmetin en hatırı sayılır liderleri Rıza Şah’tan Butto’ya, Demirel’den Enver Sedat’a, Saddam’dan Suud Krallarına herkes Amerika’nın emrinde İsrail’in hizmetinde idiler. 

Ümmet coğrafyası daha önce yakılmış, yıkılmış baştanbaşa küle çevrilmişti. Bütün hükumetler Amerika ve İsrail’in onayı ile belirlenmişti.

Bütün bu olumsuz şartlara rağmen ümmet, küllerinden devasa bir direniş cephesi çıkarmayı başarmıştır. Direnişe öncülük eden İslam Cumhuriyeti Allah’ın yardımı ile kendisine kurulan bütün tuzaklardan kurtulmayı başarmış, saldırıları defetmiş, boykotlardan güçlenerek çıkmıştır.

Direnişin düşman cephesi ‘denize düşen yılana sarılır’ misali birbirlerine sarılmaktadırlar. Kurtarıcı gibi sığındıkları İsrail, örümcek evi gibi son derece zayıftır. Bütün müttefiklerinin desteğine rağmen Hamas ve İslami Cihad öncülüğündeki direniş gurupları karşısında İsrail her saldırısının sonunda ateşkes isteyen taraf olmuştur.

Son olarak Amerika ve İsrail’in her türlü desteğine rağmen Suud öncülüğündeki koalisyon da İsrail’in Gazze direnişi karşısında yaptığı gibi Yemen’de Ensarullah karşısında beyaz bayrak çekmek zorunda kalmıştır.

Rabbimizin kendi yolunda savaşanlara vaadi olan gaybi ordularla desteğini basiret sahipleri görmektedir. Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur.