Kahraman Köroğlu/Revan/Sürmeli Hikâyesi

Ziya Zakir Acar 8.02.2021 11:55:36
Zengin ve köklü bir kültüre sahip olan Türk Kültürü, Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınırken destanları ve yer adlarını da beraberinde getirmiştir. Buna bağlı olarak bu coğrafyada, Türk dünyasının ortak ürünü olan Köroğlu Destanı’yla ilgili pek çok tarihi yazı ve kalıntı bulunmaktadır.

Köroğlu destanının birer canlı şahidi haline getiren “Köroğlu Kaleleri” çeşitlilik göstermektedir. Türk dünyasının ortak paydalarından biri olan Köroğlu, gerek kahramanlığıyla gerekse insanlara yapmış olduğu yardımlarıyla, bu coğrafyada yaşayan insanların sevgi, saygı ve bağlılığını kazanmıştır. İnsanlar, Köroğlu’na olan sevgi ve saygısını göstermek için, hem tarihi ve arkeolojik merkezlere hem de coğrafi yerleşim alanlarına “Köroğlu” ismini vermişlerdir.

Milli Kahraman Köroğlu Türkiye’mizin çeşitli yerlerinde anıldığı gibi Azerbaycan ve Iğdır’da da birçok “Köroğlu” ismi dağ tepe ve yerlerde geçmektedir. Köroğlu Kalesi (Tuzluca/Bahçecik/Rağbet), Iğdır Merkez Güngörmez Köyü Kalesi ve Tekelti Dağı bunlardan bir kaçıdır. Özellikle Tekelti Dağında Köroğlu’nun ismi daha çok geçmektedir. Burada Köroğlu’nun atını bağladığı ve barındığı yer bulunduğu çevre sakinlerince söylenmektedir. Burada bulunan Köroğlu’nun mağarası ve kır atına su verdiği yalak uğurlu bir yer gözüyle görülür.” Anlatılanlara benzer bir yer olduğunu ben de gördüm ve görüntüledim.

Köroğlu Kalesi olarak anılan en güzel ve gizemli kalelerden biri, Iğdır/Tuzluca Köroğlu (Gaziler) Kalesi Iğdır ili, Tuzluca ilçesinin 27 km batısında bulunan Gaziler köyünün yaklaşık 10 km güneyinde yer almaktadır. Kale, Rağbet köyünün güneydoğusundaki yüksek ve sarp bir kayalık üzerine inşa edilmiştir. Kale, Aras Nehri’nin geçtiği boğazı kontrol altında tutmak amacıyla yapılmıştır. Kaleden bir taraftan güneyde Kazkoparan, Osmanköy, Yukarı Aktaş, Yukarı Civanlı, Aşağı Civanlı köy ve mezralarının bulunduğu derin vadiye hâkim olan Köroğlu Kalesi, diğer yandan da kuzeyde Gaziler köyünün bulunduğu ve Aras Nehri’nin geçtiği vadiyi kontrol etmektedir. Kalenin sur duvarı yapımında kullanılan küçük taşların, Horasan harcıyla sıvandığı görülmektedir. Kalenin tek girişi, güçlükle çıkılabilen batı tarafındandır.

Köroğlu olarak anılan kalelerden biri olan  (Güngörmez) Kalesi Iğdır Merkezinin 37 km güneybatısında yer almaktadır. Güngörmez köyünün 1,5 km güneydoğusunda 2595 m rakıma sahip Köroğlu Tepesi’nde sarp kayalıklar üzerine kurulmuştur. Kalenin sur duvarları, düzgün siyah kesme bazalt taşlar kullanılarak inşa edilmiştir. Küçük bazalt taşlardan oluşturulan sur duvarlarında az miktarda harç ve bol miktarda taş kullanılmıştır. Kalenin güneyinde bulunan dik rampadan merdivenler ile batıya bakan kalenin giriş kapısına ulaşılır.

Rivayete göre İrevan’da Hasan Han adında biri varmış. Bunun yılkı atları varmış. Atlarına bakan seyisin adı da “Ali Kişi” imiş. Ali Kişi atları yazın Elegez (Alagöz) yaylarında otlatırmış. Kışın ise Sahat Çukuru ve Sürmeli Çukurunda otlatırmış. Bir gün Araz (Aras) nehrinin kenarında atları otlatırken Araz’dan bir aygır çıkmış. Atlardan biri ile çiftleşmiş. Ali Kişi bu atı iyi bellemiş. Aradan zaman geçtikten sonra kısrak doğurmuş. Ali Kişi bu Tay’ı özenle büyütmeğe başlamış.
Bir gün Hasan Han’ın çok sevdiği bir dostu gelmiş, Hasan Han dostuna iyi bir at vermek istemiş. Ali Kişi ’den iyi bir seçmesini söylemiş. Ali Kişi de gözü gibi beslediği Tay’ı getirmiş. Hasan Han Tay’ı görünce çok sinirlenmiş ve Ali Kişi ’ye hakaretlerde bulunmuş. Ali Kişi tay üzerinde direnmiş ve “bu Tay’ın değeri iki gözdür” demiş. Hasan Han daha da sinirlenmiş ve orada Ali Kişi’nin iki gözünü dağlamış. Ali Kişi’nin seçtiği Tay’ın üzerine bindirip göndermiş.

Ali Kişi eve gelince oğlu Ruşen’e durumu anlatmış. Artık buralarda durulmaz oğul demiş.  İsmini önceden duyduğu yeşillikler diyarı “Sürmeli” ye doğru yola çıkmışlar.

"Sürmeli Çukuru" olarak da bilinen ovanın Aras Nehri ile ikiye ayrılan ve kuzeyde, Türk yurdu olan bugünkü Ermenistan'da kalan kısmına "Sahat Çukuru" denmektedir. Sürmeli Çukuru, Arpaçay'ın Aras'la birleştiği yerden başlayıp Aras Nehri'nin Türkiye sınırlarını terk ettiği Türkiye-İran-Nahcivan sınırlarının birleşme noktasına kadar devam eder.

Köroğlu’nun keleşlerinden Kiziroğlu ve Benli Ahmet de Kars İlinin Kirzioğlu Köyündendir. Dolayısıyla bu kahramanlarla karşılaşması bu yörelerde yaşadığını doğrulamaktadır.

Kırat’ının “Abıhayat”tan içip ölümsüz olması da farklı bir mitolojik göstergedir. Köroğlu’nun atı Kırat’ın ölmezliğine inanılır.

Ali Kişi Oğluna: “Şimdi ata bin, Aras nehrine git. Hiç uyumadan, üç gün üç gece bu suyu bekle. Su Bingöl’den üç köpük getirecek; birisi yeşil, diğeri koyu, üçüncüsü sarı köpük. Bunları bir kap içine al, bir kısmını sen iç, bir kısmını da bana getir”, der. Bilindiği üzere Aras Nehri’nin Cennetten doğan dört ırmaktan biri olduğu rivayet edilmektedir.

Ruşen Ali Aras nehrine gider. Babasının dediklerini yapar, köpüklerin yarısını içer, yarısını bırakır. Kalan köpükleri Kırat’ına içirir. Sonra babasına köpükleri tutamadığını söyler. Babası: ”O suyun yarısını da bana getirseydin elbette benim de sana bir faydam dokunurdu...

sudan içmek bizim nasibimiz değilmiş. Şimdi sen babayiğit bir delikanlı oldun. Kırat’ına bin benim intikamımı alıncaya kadar döğüş...”, der (Mollov, 1957: 15).

Türk Mitolojisinde evren üç dünyadan oluşur: Üst Dünya (Gök), Orta Dünya (Yer) ve Alt Dünya (Yer Altı). Bu üç dünyanın varlıkları birbirinden farklıdır. Bazen farklı dünyalara ait varlıkların kombine edildiği, farklı dünyalara ait fiziksel özelliklerin bir bedende birleştiği görülmektedir.

Türk Mitolojisinde önemli bir yeri olan “At” da bunlardan biridir. At, Türk kültüründe kutluluk derecesine varan bir önem taşır. O, yaptığı işler, sağladığı kolaylıklar ve asaleti ile insanın gönlünde her devirde önemli bir yer edinmiştir. Tarih boyunca şairlere ilham kaynağı, efsanelere, destanlara, halk hikâyelerine konu ve kahramanlara arkadaş olan at, insanoğlunun hayatına en çok giren hayvanlardan biridir. İlkel çağlardan kalma mezarlarda bile, insan iskeletleri arasında at iskeletleri bulunuşu insanoğlunun, atı, tarihin ilk dönemlerinden beri kullandığının ve ona büyük değer verdiğinin bir göstergesidir.

Hikâyelerde Köroğlu, Van ve Doğubayazıt üzerinden Sürmeli Çukuruna (Iğdır) iner. Tekelti tepesini uzaktan görür, yüreği coşar ve şu sözleri söyler:

Bu görünen Tekelti’nin dağıdır,
Şamda yanan yüreğimin yağıdır.
Araz kenarının mutlu çağıdır,
Eğri kılıç koç yiğidin günüdür.

Köroğlu ve ekibi Tekelti’ye varırlar. Köyün ileri gelenleri Nigar Hanım, Pürza Hanım, Peri Hanım, Mehbub Hanım, Köroğlu’nu atından indirirler. İkram ve izzette bulunurlar. Köroğlu da yanında getirdikleri ganimetten köylülere dağıtır.

Hikâyelerin Köroğlu’ndan sonra ikinci kahramanı olan kır at onun en iyi yardımcısı olup fersahlarca koşan, gerektiğinde kılık değiştiren, sahibinin konuşmalarını anlayan, ölümsüz, tılsımlı bir hayvandır. Köroğlu destanında adından söz edilen diğer kahramanların başlıcaları ise Ayvaz, Timurlenk’in oğlu Kenan, Köroğlu’nun oğlu Hasan, Karavezir’in kızı Benli Hanım, Demircioğlu, Koca Arap, Celâlî Bey, Kiziroğlu Mustafa Bey ve Deli Hoylu’dur.

Köroğlu Destanı'nda Köroğlu'nu bütünleştiren ve önemini çok arttıran bir olay da onun dine bakış açısıdır. Köroğlu'nun inancı Hz. Muhammed'dir, piri ise Hz. Ali'dir. Hz. Muhammed'e ve Hz. Ali'ye sevgisini, Köroğlu, bütün şiirlerine sindirmiştir ve onlardan bahsetmiştir.

Iğdır Merkez Karakale ören yerinde derin vadinin yamaçlarında “Köroğlu Mağaralar”, “Hz. Ali Mağaraları adı altında birçok mağara bulunmaktadır.
Kadir Allah işim eyledi kısmet,
Pirim Hazret-i Ali yetişti himmet,
Mahşer günü şifa olan Muhammet,
İnancını oddan alanlar geldi.
Köroğlu söyler ya Cebbar,

Köroğlu der, Ali Pirim yâr olsa,
Savaş günü koç yiğide yâr olsa,
"Deh" deyince elmas kılıç parlasa,
Üstünde Muhammet, Ali gerektir.

Köroğlu, Türk destan geleneğinde mitolojik kahramandan destan kahramanına, “vergi” almış Şaman’dan Hak’tan gönlüne ilham düşen Âşık’a, karanlık güçlerle savaşan Alp’ten, insanları haksızlıktan koruyan Kahraman’a, çil tanlarla, Hz. Hızır'la, Hz. Ali'yle, On İki İmamla konuşabilen Eren’e kadar sürekli statü değiştirerek varlığını sürdürmüştür.

Köroğlu Destanı bütün Türk halklarının sözlü edebiyatında mevcuttur ve sözlü gelenekte, bugünkü şekliyle tam dört asırdır icra edilen en önemli epik eseridir. Türklerin etno-siyasal birlik döneminde mevcut olan ancak Türklerin yayılmacılıklarıyla farklı coğrafyalarda, farklı toplumlarda bir biçimlenme geçiren Köroğlu Destanı en az 25 Türk halkın halk edebiyatında yazıya aktarılmış şekliyle mevcuttur. Bundan başka İngiliz, Fransız, Alman, Rus, Fars, Macar, Bulgar, Çek, Slovak dillerine de tercüme edilmiştir. Bir destanın bu kadar çok dile çevrilmesi de yalnız Köroğlu Destanı için geçerlidir. Yedi bin yedi yüz yetmiş yedi oğlun babası olan Koç Köroğlu’nun deli gönlü onlara bakınca coşup taşmıştır. Babası Alı Kişi’den aldığı sevgiyi, yedi bin yedi yüz yetmiş yedi yere bölmüştü. Bu sevginin sıcaklığı yalnız bir yörenin yiğitlerine değil, Türk Dünyasının bütün illerine bile yetmişti.

Bizim ellerde (Iğdır ve çevresinde) ayrıca Azerbaycan’da söz sanatkârına, saz ustasına, elin duygusunu, acısını, sevincini bilene “el atası” değilmiş, “âşık elin atasıdır” deyimi dilden- dile dolaşmıştır.  El babası Dede Elesger, bir dörtlüğünde şöyle seslenmiş.
Zenginle dost olup, fakire gülme,
Çok da havalanıp coşma dünyada.
El seni isteyip gabağa çekse,
Ağır ol, alçağa düşme dünyada!

Iğdır yöresinde oynanan en güzel oyunlardan birsi Köroğlu oyunudur. Ünlü Türk kahramanı Köroğlu’nun adına yaratılmış bir oyundur. Azerbaycan ve yöresinde çok oynanan bir oyundur. Bu oyunun ritmi çok süratli ve tempoludur. Oyunun oynayış tarzı sert hareketlerle kahramanlık ve dövüşü andırır. Ayak hareketleri çok hızlı icra edilir.  Oyunun müziği tar ve kemençeyle çalındığı gibi en çok tercih edileni zurna ve davul eşliğinde çalınanıdır. Köroğlu oyunu maharet isteyen bir oyundur.
Köroğlu, Sürmeli ve Sahat Çukurlarında dağlara yönelik değişlerinden dörtlükler.
Akar abıhayat biter yemişler
Aslan gibi bu dağlarda kalmalı
Yürü oğlum burda aslanlar yatar
Aslan yatağında aslan olmalı

Yarın burdan kalkıp gitmeli düze
Allah yardım ede burada bize
Almalı kervanı çıkmalı yüze
Bu dağlarda mesken tutup kalmalı

“Oğlum Köroğlu, insanlardan ne kadar şüphe edersen onlara o kadar güveneceksin ki iş göresin. Yoksa insanlardan hep şüphe edersen, bu dünyada yaşayamazsın. Bu sözlerim de kuşağına küpe olsun.” Ali Kişi (Köroğlu Babası)