Dostlarımızın iradelerini, savunularını, emperyalizme karşı dirençlerini kim üslubuyla bozacağını sanıyorsa yanılıyor. Ağzı itham dolu olsa bile.
Dostlarımız, hakikatin savunusuna dair nice imtihanlar olduğunu bilmez mi? Hakikatle dostluğu olanın, hile hurda ile çarpışacağını bilmez mi? Böyle bir kaderi yok mu, bu işin?
Bilmez mi dostlarımız, Ali(as)'nin yalnızlığına dair çetinliği ve şimdiki zamana Ali olanın da çoğu alanlarda aynı kadere timsal olduğunu.
Hacı'nın vasiyetinden o acı veren durumu öğrenmedik mi biz?
Bir dönüm noktasıydı o vasiyet... O yüzden Şehid Hacı, Yaşayan Hacı'dan çok çok büyük işler çıkardı. Vasiyet, milyon milyon omuzlarda idi ve şimdi yüz milyonların bilincinde. Bilmedik mi, Ağa'nın yalnız ve mazlum olduğunu.
Bilmedik mi, ona bunu yaşatanların kimler olduğunu, nasıl bilediklerini hançeri...
Bak! Yandırılmaya çalışılıyor çadır; umurunda mı, hayasızın?!
Çadıra bir ateş daha atanı mı, ateşi harlayanı mı, söndürmek için gayret edenin gözüne toprak atanı mı? Hangisinin tükürelim yüzüne, tükürük bitti.
Hacı'yı omuzlayan halk ve yoldaşları, Namazını kıldıran Ağa...
Ve Hacı'nın vasiyetinde ifşâ ettikleri... Zer-Zor peşinde olanlar, Hayasızlar...
Bilmez miyiz tarihlerini.
Cemel, Sıffin, Nehrevan sadece tarih değil ki, tüm zamanlara dair bir olgu. En büyük soru; bugünün Sıffin'inde kimler var?!
Ağa'ya Seyyid olan, Ağa'ya Serdar olan baş üste.
Mukta'da Sadr olanla ne işimiz?!
Alnına mühürü ısıtıp bassa, ne işimiz?
Kur'an taksa mızrak ucuna, ne işimiz?
Kur'an'la kandırılan bir toplumu tanıya tanıya gelmişiz bu güne, kandırılmakla ne işimiz?!
Ağa var gam yok!