Dün gece ABD’nin başında bulunan zat bir kez daha dünyayla dalga geçer gibi Rusya’dan dev bir ejderha tanımı yapıp ardından ona parmak salladı ve “Dünyaya, özellikle Avrupalı dostlarıma zarar vermene müsaade etmeyeceğim” lafları etti. Bunu öyle bir zaman yaptı ki Rusya en yetkili ağızdan tansiyonu düşürecek açıklamaları çoktan yapmıştı bile. Peki ABD bu münasebetsiz, zamansız hatta nedensiz çıkışları neden yapıyor ve neyi hedefliyor?
Nato’yu Pentagon'un askeri bir birimi gibi kullanan ABD’nin İran, Çin ve Rusya’yı hedef alacak yeni görevlerle donattığı her fırsatta bizzat Amerika’nın kendi yetkilileri tarafından dile getirilmesi her şeyi aslında aydınlatmaya yetiyor. Dünyayı kamplara ayrıştıran ABD bu sefer Ukrayna kriziyle ülkeleri yeni bir kamplaşma etrafında saf tutturup hedefteki ülkelerin siyasi ekonomik kırılganlığını artırmayı planladığı açık bir şekilde görülmektedir.
Suriye iç savaşının başlatıldığı o günleri geri dönüp biraz hatırlarsanız Ukrayna krizinin arka planını daha iyi anlarsınız. Öncülüğünü Amerika’nın yürüttüğü “Suriye’ye demokrasi getirelim” çağrısına koşarak katılan ülkelerin daha sonraları içine düştükleri durumu görünce aslında Suriye kaosunda Amerika’nın bir taşla 10 kuş vurduğunu herkes görmüş olacaktır. Ortadoğu’da ticaret hacmi artan ve Çin’e doğru uzanan AB ülkeleri frene basmış gibi duraklatıldı, başka bir deyimle bıçak sırtı gibi kesildi.
Arap ülkelerinde ve Suriye’nin komşularında yaşanan siyasi istikrarsızlık, hatta darbe endişeleri ve girişimleri ile Ortadoğu’da meydan, Suriye’nin petrol yataklarına çöreklenen, Çin ile kıran kırana ballı bir rekabet eden Amerika’ya kaldı. En önemlisi İsrail karşıtı direniş kampı zayıflatılmış olacaktı, oldu da zaten. Siyonistler tek kurşun atmadan, tek dolar harcamadan kendi varlıklarını tehdit gören direniş unsurlarını ortadan kaldırmış oldular. Hem de Müslümanı Müslüman'la savaştırmak suretiyle.
Amerika aynı filmin tekrarını şu an Ukrayna krizi ile dünyaya izlettiriyor. Dünya basın-yayın ve medyası da arka plansız, vitrinlik fragmanları ve cambaza bak filmini servis etmeye devam ediyor. Başta Türkiye olmak üzere Nato ülkeleri Suriye krizinden gerekli dersi çıkarıp geri kalan son kazanımlarını da yitirmek üzere olduklarını görmeliler. Amerika ve Nato’ya güvenini yitiren Türkiye, kendi güvenliğini Rus S400’ler ile sağlamlaştırmayı planlamışsa, burada oynanan oyunu da kesinlikle görmelidir. Türkiye kendi güvenliğini komşu ülkelerin topraklarında operasyon düzenlemekte görüyorsa, komşu topraklarda süresiz konuşlanmayı bölge ve Türkiye’nin güvenlik gerekçesi olarak gösteriyorsa, Rusya’nın ABD ve Nato askerlerinin gelip sınırının dibine yığınak yapmasına göz yummasını bekleyemez tabiki.
Kıtalarda ülkeleri işgal suretiyle kendi güvenliğini tehdit eden teröre karşı terör yöntemleri kullanan, Güney Amerika’yı içinde bulunan tüm ülke ve devletleri ile kendi güvenliğini gerekçe göstererek domine eden ABD’nin okyanusları aşarak gelip Rusya gibi güçlü bir ülkenin sınırında savaş naraları atmasına izin verilecek mi peki? Tanıdığımız Rusya ve bildiğimiz Putin’in buna müsaade edeceğini kimse düşünemez.
Bu arada Amerika’nın önündeki engelleri Rusya ile sınırlı göremeyiz. Geçen 10 yıla bakıldığında İsrail’in dibinde Lübnan’ın direniş kalesi haline gelmesi, Suriye’de birçok hedefe ulaşmasına rağmen Esad taşını düşürememesi, Afganistan ve Irak’ta çıkmaza girmesi, Yemen’de ikinci bir Lübnan örneği direniş kalesinin tesisi vs. Bunların hepsi ABD planları için aşılmaz birer kayadır. Bekleyip görelim. Amerika’nın hayallerle süslenmiş film senaryoları mı kazanır yoksa bölgenin tecrübe ve gerçeklerimi?