Biyolojik Savaş, Soykırımlar Ve ABD

Ali Kıran 3.02.2020 17:55:05
Allah’ın adıyla

Son günlerde gündemi en çok meşgul eden olaylardan birisi de Çin’de ortaya çıkan ve dünyayı tehdit eden “CORONA virüsü”dür. Bu virüs, öyle bir tehlike yarattı ki, koskoca Çin, ne yapacağını şaşırmış durumda. Ölümler artık binlerle ifade ediliyor. Diğer ülkeler, neredeyse Çinlileri ülkelerine kabul etmiyorlar, Çin’e seyahat durma noktasına geldi, üstüne üstlük, ülkeler, Çin’de herhangi bir sebeple bulunan vatandaşlarını tahliye etmeye başladılar. Çin, neredeyse dünyadan tecrit edilme noktasında… Elbette bu olay, Çin’i sadece sağlık alanında vurmadı. Ticari olarak da Çin büyük kayıplar yaşıyor. Ekonomik anlamda da bir yıkımla karşı karşıya…
Bütün bunlara bakıldığında, birçok aydın’ın, gazetecinin ve bu işle iştigal eden analist, akademisyen ya da devlet adamının artık yüksek sesle de dillendirdikleri “bu işin arkasında biyolojik bir saldırı olabilir mi?” sorusu gündeme oturuveriyor. Elbette bu “biyolojik saldırıyı” “ABD’nin yapabileceği” öngörüsüyle beraber…
Peki böyle bir şey olabilir mi?
ABD de olsa, böyle kitlesel bir cinayete başvurulabilir mi?
Bu kitlesel cinayeti, ahlaki, vicdani, insani ve hukuki boyutları ile göze alan bir ülke ya da terör örgütü veya herhangi bir kuruluş, kurum olabilir mi?
Tarihte bunun örnekleri var mı?
İşte bu soru, bütün soruların da anahtarı!...
Tarihte bunun ne yazık ki örnekleri var…
Hem de bu örneklerin neredeyse tamamının arkasında doğrudan veya dolaylı olarak ABD ve batılılar var!...
İşte birkaç örnek…
  1. Amerikalı tarihçi Carl Waldman, Atlas of the North American İndian adlı eserinde yedi yıl savaşları kahramanı General Jeffrey Amherst’in Kızılderililere karşı biyolojik silah kullandığını bu yüzden bazı kabilelerin tarihten silindiğini söylüyor.

    Amherst’in emriyle Kızılderililerle ticaret yapan beyaz tüccarlar vesilesiyle çiçek hastalığı bulaştırılmış, hastalığın salgına dönüşmesi sonucu binlerce Kızılderili hayatını kaybetmiştir. Kızılderilileri aşağılık bir ırk olarak gören Amherst, onlarla savaşmak yerine topyekun imha ederek yok etmeyi düşünmüş ve tüccarlara verdiği mikrop bulaştırılmış battaniyeleri, hediye etmelerini söylemiş. Amerikan iç savaşına katılmış William Trent’te günlüklerinde Armheistin başlattığı biyolojik savaşın daha sonraları da uygulandığını ve Kızılderililerin soyların tüketilmesinde Amerikan ordusu tarafından bilinçli bir şekilde kullanıldığını anlatıyor. (1)
 
  1. ABD Kızılderilileri “halk” olarak dahi görmüyordu, ABD’nin ilk başkanı ve kurucusu George Washington’un sözleri de bunu doğruluyor. Washington, yerlileri vahşi kurtlara benzeterek, “bu vahşi hayvanların tamamen imha edilmesi gerekiyor” diyordu… ABD’nin bir başka başkanı Thedore Roosvelt de Washington’dan geri kalmıyordu: “Ben, en iyi yerli (Kızılderili) ölü yerlidir demek istemiyorum, ama 10’da 9’u böyledir”. (2)

  1. Soykırım’ın bir diğer yöntemi, Kızılderililerin açlıktan ölmeleri için, onların besin kaynağı Bizonların toplanıp öldürülmesiydi. Bu vahşi soykırımla ilgili ABD’li yetkililerin oldukça ilginç bir açıklaması vardı: “Sonuna kadar öldürmedikçe, soykırım sayılmaz.”… (3)
 
  1. Bir başka soykırım da İngilizlerin Avusturalya kıtası yerlileri Aborjinlere karşı uyguladıkları yine biyolojik silahla yapılan soykırım…  Avrupalı sömürgeciler Aborjinleri, tıpkı Kızılderililer gibi hastalık bulaştırarak toplu ölümlerle yok ettiler… (4)
 
  1. 1945’te ABD tarafından Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombası ile en az 70 bin (yetmiş bin) kişi ölmüş ve savaş Japonya’nın teslim olmasıyla sonuçlanmıştır.
 
  1. İran-Irak savaşı esnasında, ABD tarafından Irak’a verilen kimyasal silahlarla binlerce İran askeri ölmüş ya da kalıcı hasarlara uğramıştı…
Örnekler çoğaltılabilir. Şimdi, ABD’nin önüne dikilen ve ekonomik büyümesiyle her alanda onu tehdit eden Çin’e, ABD’nin böyle bir şey yapması kimi şaşırtabilir?
Worldpress’ten Hüseyin Vodinalı da bu konuyu tartışanlardan. Şöyle yazmış Vodinalı:
 Çin – ABD ticaret savaşının tam ortasında patlak veren bu salgın, Wuhan gibi Çin’in hızlı tren ve ticaret merkezi konumundaki bir yerde çıktı.
Halen 8’den fazla şehri kapsayan 47 milyon nüfuslu bir bölge karantina altına alındı.
(…)
ABD’nin statejistlerinden Henri Kissinger, ta 1960’lardaki Bilderberg Toplantılarında (Küresel bir savaş suçlusu olan Kissinger, doğal olarak Bilderberg sosyetesinin en sadık ve sabit hizmetkarıdır. Bu arada 1923 doğumlu ve hala yaşıyor) amaçlarının üçüncü dünya ülkelerinin nüfuslarının azaltılması olduğunu açıkça dile getiriyordu.
Kissinger, Şili’deki faşist darbenin bizzat oyun kuruculuğunu yaptığı 1970’lerde de aynen şunları söylüyordu: “Nüfusun azaltılması üçüncü dünya ülkelerine karşı temel politikamızdır. Çünkü ABD’nin az gelişmiş bölgelerdeki petrol, maden ve diğer kaynaklara olan ihtiyacı artacaktır.”
Dünyanın en zenginleri, olaya böyle “Şeytani” bir açıdan bakıyor işte.
Onlara göre, işlerine yaramayan üstelik ortalığı da kirleten ve ürettikleri ürünleri almaktan bile aciz büyük insan kitleleri, kurtulunması gereken fazla ağırlıklardan başka bir şey değil.” (5)
Yani, ABD ve Batı’nın yeni bir soykırımı ile karşı karşıyayız dersek, abartmış olmayız. Çünkü ABD Büyük Şeytan’dır…
DİPNOTLAR:
  1. (https://www.dunyabulteni.net/arsiv/kizilderililer-biyolojik-silahla-katledilmis-h105689.htm)
  2. (https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/tarihin-ilk-biyolojik-savasi/5)
  3. (https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/tarihin-ilk-biyolojik-savasi/5)
  4. (https://www.fikriyat.com/galeri/tarih/tarihin-ilk-biyolojik-savasi/5)
  5. https://hvodinali.wordpress.com/2020/01/26/coronavirusun-perde-arkasi/