Aslında 2019’un sonunda bütün denklemler değişti, Körfez ülkeleri Suriye’den elini çekti, Türkiye’deki paralarını da çektiler ve en nihayetinde Suriye’yi yeniden Arap liginde görmek istediklerini dillendirmeye başladılar. Yani bükemedikleri bileği öptüler. Amerika ve Siyonist İsrail de umduklarını bulamadılar. ABD Ukrayna cephesine ve Çin’e yönünü çevirdi. İsrail ise varlığını giderek tehdit eden Hizbullah ve İran’a odaklandı. Suriye savaşının en arzulusu ve en keskin adımlarla yürüyen Türkiye ise yalnız kaldı. Ve 2019’un sonunda Suriye’den çıkma kararı aldı, ancak koşullar buna müsaade etmiyordu. Çünkü gerek içerde gerek dışarıda IŞİD ve bağlantılı örgütlerin varlığı başa bela haline gelmişti. Yani Putin’in “cebinde akrep saklayan bir gün o akrep tarafından sokulacağını bilmelidir” sözü gerçekleşiyordu. Bu nedenle Suriye’den birden çıkmak yerine Libya’ya dikkatleri çekmeyi uygun gören Türkiye için Ermenistan-Azerbaycan savaşı adeta bir can simidi olarak karşısına çıktı, ya da çıkarıldı. Çıkarıldı diyorum çünkü bu savaş da birilerin (İsrail’in) isteği üzere servis edildi diye düşünüyorum. İsrail’in Azerbaycan yanında yer alması ve Türkiye ile ilk resmi (dostane) teması orada gerçekleşti. Yan yana görünmeler ve aynı amaçlar için birlikte olma görüntüleri Karabağ cephesinde verildi. İşte tam da bu yıllardır kilitli gibi görünen kapı da açılmış oldu. Artık eski dost ve müttefik iki ülke yeniden birlikte hareket etme zemini oluş/turuldu. O gün atılan tohumun meyvesi Herzog oldu. Dolayısıyla Sayın Erdoğan’ın ısrarlı davetinin arka planında yatan karşılıklı verilen sözlerin yerine getirilmesiydi. O sözlerin ne olduğu ise bilinmiyor. Ancak Herzog davetin kabul edilmesi için bazı taahhütler öne sürdüğünü biliyoruz. Bu taahhütler arasında Hamas ve İran ile olan ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi isteniyordu. Sayın Erdoğan’ın Türkmenistan dönüşünde basın mensuplarının sorularına cevaben, “Mısır ile İsrail konusunda yeni adımlar atılacak ve ilişkiler kurulacak” müjdesini verdi. Geçtiğimiz günlerde Herzog’un Türkiye’ye yaptığı iki günlük ziyareti bu gelişmeler üzerinde ele alabiliriz.
İsrail cumhurbaşkanı tarafından istenilen taahhütler yerine getirildi mi? Erdoğan’ın Türkmenistan ziyareti sırasında Hamas’ın en üst düzey temsilcileri ve Filistin direnişine destek veren ülke temsilcileri ve çok sayıda STK İstanbul WOW Otel’de dört gün süren bir toplantısında buluştu. Ancak Türkiye’den hiç kimsenin katılmaması, medyanın ilgi duymaması akıllara bazı soruları getirdi. Hamas’a ilgi gösterilmemesi, Filistin davasına sahip çıkan STK’ların katılmaması bir talimat gereği miydi? Yani Herzog’a verilen sözün bir neticesi miydi? Aynı zamanlarda İran’la bağlantılı olduğu öne sürülen bazı isimlere operasyonlar düzenlendi. Bu operasyonlar Van’da ve İstanbul Çatalca’da gerçekleşti. Ajanlıkla suçlanan bazı isimler gözaltına alındı. Artık İsrail cumhurbaşkanının Türkiye’ye gelmesi için adımlar atılmıştı. Ancak Herzog yine gelmekte nazlanıyordu. Ne olduysa birden gelme kararı aldı ve bu ziyaret 9-10 Mart tarihlerinde gerçekleşti. Hükümete yakın medya bu ziyareti olumlu karşılarken, İslami camiadan da çıt çıkmadı. Burada başta Saadet Partisi ve Direniş hareketini destekleyenlerin çabasını görmezden gelemeyiz. Günlerce direndiler, ülkenin dört bir yanında gösteriler düzenlediler. Ancak bu ziyaretin önüne geçemediler.
Eli kanlı herzog Türkiye’ye geldi, resmî törenle karşılandı, Siyonist bayrağı Ankara sokaklarında dalgalandırıldı. Külliye’de ağırlandı, basına kapalı görüşmeler yapıldı. Bir çok alanda işbirliğine gidileceği duyuruldu. Başta enerji konusu olmak üzere bir takım anlaşmalar yapıldı.
Bir tek bizim İslamcılar bu ziyarete sevinip, "dostluk" havasına girdiler...
İşgalci İsrail Cumhurbaşkanı’nın Türkiye ziyareti, Türk basınının coşkusuna karşın İsrail medyasında kuşkuyla karşılandı. The Jerusalem Post’un haberinde Türkiye ve Erdoğan’a yönelik düşmanca sözler yer alırken Herzog’un, İsrail basınında ‘Erdoğan’a bir şans verdik.’ ifadeleri öne çıkarıldı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aylardır hazırlanan ‘İsrail’le yumuşama’ sürecinin doruğu olarak Çarşamba günü İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Ankara’da bir araya geldi. Erdoğan, görüşmenin Türkiye-İsrail ilişkilerinde bir “dönüm noktası olacağını” söyledi ve İsrail Devleti’yle ilişkileri geliştirmenin Türkiye için “büyük bir değeri olduğunu” vurguladı. Erdoğan, İsrail için daha önce defalarca “terörist devlet”, “eli kanlı rejim” ve “işgal devleti” gibi ifadeler kullanmıştı. Bu yumuşama dönemi kapsamında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da gelecek ay İsrail’i ziyaret etmesi bekleniyor. Ancak Dışişleri kaynakları henüz planlanan bir ziyaret olmadığı bilgisini paylaştılar. Bunun yanında 2018’da geri çekilen büyükelçilerin yeniden atanması ve Erdoğan’ın İsrail ziyareti ihtimalleri de basında dile getiriliyor.
15 yıl sonra ilk kez İsrail ulusal marşı çalındı
Herzog için düzenlenen resmî törende 21 pare top atışı yapıldı ve atlı askerlerin Türkiye ve İsrail bayraklarıyla yaptıkları geçit töreninin fotoğrafları basında geniş yer buldu. Törende 2008’den beri Türkiye’de ilk defa İsrail Ulusal Marşı çalındı. Erdoğan ve Herzog, görüşmeden sonra eşleriyle birlikte bu ziyaret onuruna düzenlenen akşam yemeğine geçtiler.
The Jerusalem Post’ta Lahav Harkov imzasıyla yayımlanan haber, Herzog’un İsrail basınına “Erdoğan hakkında çeşitli yanılsamalar içinde değiliz.” dediğini aktarıyor. Bunun sebebi olarak ise İsrail’in Güney Kıbrıs ve Yunanistan’la olan güçlü ilişkileri öne sürülüyor ve Türkiye’nin “İsrail’in bu ülkelerle olan ilişkisine zarar vermek istediği” görüşüne yer veriliyor. Bilindiği üzere İsrail, iki ülkeyle birlikte düzenlediği Noble Dina ve Nemesis isimli ortak ‘intikam tatbikatlarıyla’ namlularını Türkiye’ye çevirmişti.
Türkiye’ye yönelik “yanılsamaya düşmeme” vurgusunun bir diğer gerekçesi, Erdoğan’ın Trump yönetimi tarafından “Yüzyılın Anlaşması” olarak sunulan, Filistin işgalini meşrulaştıran anlaşmaya ve aynı nitelikteki Abraham Anlaşmalarına karşı çıkmayı sürdürmesi.
‘Ona bir şans vermeyi seçtik’
Gazetenin aktardığına göre Herzog, Türkiye ziyaretini İsrail kamuoyuna “Ona bir şans vermeyi seçtik.” diyerek açıklıyor. Ayrıca Herzog’un Türk basının ziyaretle ilgili yaptığı haberlerden “gayet memun” olduğu ifade ediliyor.
Haberde Erdoğan’ın İsrail’e yaklaşması, “Ekonomisi serbest düşüşte, Erdoğan’ın sert dili yalnızca İsrail’i değil bölgede ve ötesinde birçok ülkeyi yaraladı ve Türkiye’nin görece tecrit edilmesine yol açtı.” sözleriyle açıklanıyor. Haberde yer alan bir diğer vurgu ise Ankara’nın, Erdoğan’ı “otokrat” olarak niteleyen ve açıkça muhalefeti desteklediğini açıklayan Biden yönetimine dair bir rahatlama yaratmak istemesi.
‘Erdoğan’ın sözleri zehir saçıyordu’
The Jerusalem Post’taki aynı imzayla yayımlanan bir diğer haberde Cumhurbaşkanı Erdoğan için “İsrail’i çocukları öldürmekle suçlayan Erdoğan’ın retoriği özellikle zehir saçıyordu, Hamas teröristlerine kucak açtı ve sıkı bir şekilde sansür edilen medyası Yahudi karşıtı makalelere ve hatta televizyon programlarına yer verdi.” ifadeleri kullanılıyor.
Üç İsrail planının hedefi Türkiye
“İsrail; Doğu Akdeniz’de Mavi Vatanımıza göz diken ABD-Yunanistan-Güney Kıbrıs bloğuyla beraber intikam tatbikatları düzenlen, namlularını Türkiye’ye çevirmiş, enerji kaynaklarımıza el koymaya çalışan bir düşmanlık içindedir. Suriye ve Irak’ın kuzeyinde İkinci İsrail-Kürdistan projesini yürütmekte, PKK’ya hamilik yapmaktadır. Filistin’i, Kudüs’ü, Mescid-i Aksa’yı işgal altında tutmaktadır. Bölgemizde yürütülen bu “Üç İsrail” planının hedefinde Türkiye ve dostları vardır. MOSSAD Eski Başkanı Kohen’e göre “Türkiye bölgedeki en büyük tehdittir.”
“İsrail aynı zamanda bölgemizde ABD emperyalizmine karşı duran bütün dostlarımızın düşmanıdır. İsrail; mazlum Filistin’in, İran’ın, Irak’ın, Suriye’nin, Rusya’nın düşmanıdır. Karadeniz’den İran Körfezi’ne kadar Batı Asya’nın huzur ve güvenliği için ABD-İsrail saldırganlığı durdurulmalıdır. Türkiye’nin dış politikasının zemini bu saldırganlığı durduracak şekilde olmalıdır. İsrail ile ilişkilerde normalleşme ve gelişme ancak İsrail emperyalist ve düşmanca saldırganlıktan eylemli olarak vazgeçtiğinde gerçekleşebilir.”
İsrail medyası Herzog’un ziyareti üzerine böyle bir bakış yürütürken, Türk medyası tam tersi bir söylemle algı üretiyordu. İslamcı camia da bu ziyaretten memnun olmalı ki, hiçbir şekilde ziyarete dair görüş beyan etmedi.
İsrail gazını Avrupa’ya taşıyacağız
Evet, anlaşma gereği Filistin’in gasp edilen gazını Türkiye olarak Avrupa’ya biz taşıyacağız. Para gelsin de, kimden ve nasıl gelirse gelsin anlayışı var. Hırsıza ortak olma yoluyla hem biz kazanacağız hem İsrail. Gasp eden ile bu gasp sonucu elde edilen gazı pazarlamak da aynıdır. Suça ortak olmaktır. Filistin’i yağmalamaktır. Hamas’ın, İslami Cihad’ın mücadelesine darbe vurmaktır. Filistin davasına ihanet etmektir.
Bundan sonrası “normalleşme” daha kolay sağlanır
Arap rejimlerinin İsrail’le normalleşmesi bu vesileyle olumlandırıldı. Artık Filistin’in yanında bir Türkiye değil, Filistin’i işgal eden ve hergün cinayetler işleyen İsrail’in yanında yer alan bir Türkiye vardır. Azerbaycan-Ermenistan savaşı da bu süreç için yapıldı. İsrail’in hazırladığı plan tıkır tıkır işliyor. Bundan sonrası hedef nedir, ne değildir hep birlikte göreceğiz.