Kurban; yaklaşmak, yakınlaşmak manasına gelir. Belirli bir vakitte, belli şartları taşıyan bir hayvanı ibadet maksadıyla, Allah rızası için, yine usulüne uygun olarak kesmek olarak da ifade edilir. Kurban Allah’a yakınlık vesilesidir. İnsanlık tarihinde hemen her dinde kurban ibadeti bir şekilde var olagelmiştir. Kurban edilen varlıklar tarih içerisinde farklılaşmakla birlikte kurban hep var olmuştur.
Kurban, Hz. İbrahim’in büyük imtihanı… Yaşlılık zamanına kadar çocuk sahibi olamamış Allah’ın bu büyük peygamberi ilerlemiş yaşında Allah’ın kendisine ikram ettiği evladına karşı aşırı bir sevgi duyuyordu. Allah ise kendi sevgisine rakip bir sevgi istemiyordu. Dolayısı ile İbrahim’den İsmail’i yani İsmail’in sevgisini kurban etmesini istedi. İbrahim bu büyük imtihanı da başararak İsmail’in sevgisini kurban etti. Hacda veya diğer mekânlarda kurban kesmek bir anlamda İbrahim’in bu eylemini gerçekleştirmektir.
Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban etme hadisesinden dolayı kurban, İbrahimi dinlerin belirli şartları taşıyan bir hayvanı Allah’a kurban etmeleri şeklindeki ibadetleri olarak yaşamaya devam ediyor. Hicretin ikinci yılında Müslümanlara emredilen ve bayram olarak da hediye edilen kurban Hz. İbrahim’in bu sünnetini günümüze kadar yaşatmaktadır.
Kurban İslam’ın şiarlarındandır.
Kurban sevdiklerimizi Allah yolunda Rabbimizin rızası için feda edip edemediğimizin imtihanıdır. Bir koyunu kurban olarak Rabbimize sunmak iç dünyamızdaki sevdiklerimizin Rabbimin yoluna sunuluşunun sembolik bir ifadesidir.
Kurban’da Hz. İbrahim, oğlu İsmail’in sevgisi ile denendi. Biz de her kurbanda kendi İsmaillerimizin sevgileri ile deneniyoruz. Onun için kurbanda her Müslüman benim İsmail’im ne veya kim diye kendi kendine sormalı sonra İsmail’ini kurban edip edemediğini iç dünyasında sorgulamalıdır.
Şehid Şeriati’nin ifade ettiği gibi herkesin İsmail’i farklıdır. Kiminin makamı, kiminin eşi, kimin evladı, kiminin serveti İsmail’i olabilir. Her Müslüman kendi İsmail’ini sorgulamalı ve kurban etmelidir.
Ali Şeriati, kurbanı Allah’ın İbrahim(as)’a emrini şöyle yorumluyor: “Sevgili oğlun, hayatının meyvesi, neşen, oluş nedenin, varlığının anlamı, oğlun; hayır, İsmail’in. O’nu bir kuzu gibi yatır ve kurban et! İbrahim’in iki seçeneği vardı; ya kalbinin ağlayışlarına kulak verecek ve İsmail’i kurtaracak veya Allah’ın emirlerine uyup O’nu kurban edecekti Birini seçmek zorundaydı. Bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız ancak bir fıtnedir". (Enfal 28) Hz. İbrahim bu imtihanı başararak İsmail’in sevgisini kurban etti.
Ya bizler İsmaillerimizi Kurban edebiliyor muyuz? Bazen insan İsmaillerini kurban etmeyi beceremez de, İsmaillerini kurban edemeden kaybettiğini görür. Makamını İsmail edinir, ama kurban edemediği makamını bir gün kaybeder. Evlatlarını İsmail edinir, İsmail edinmenin sonucu kimi yanlışlar yapar, ama İsmail edindiği evlatlarının bir gün kendinden uzaklaştığına şahit olur. Servetini, parayı İsmail edinir ama kurban edemeden kaybettiğine şahit olur. Eşini İsmail edinir bir gün eşini bir şekilde kaybeder.
İnsanın hiç kaybetmeyeceği ve insanı hiç bırakmayacak tek sevgili esasen Allah’tır. Onun için tüm İsmailleri kurban etmek tek sevgili olarak Allah’a yönelmek gerekir. Bunu hayatımızda gerçekleştirmek ne yazık ki çok kolay olmuyor. Bu kurbanda kaç kişi benim İsmail’im şu idi ve ben onu kurban ettim diyebilir bilmiyorum.
Bizim çocukluğumuzda yaşadığımız kurban bayramlarında kimi geleneklerin / güzel adetlerin bugün olamadığını düşününce üzülüyorum. Ve geleneklerimizi yaşatma noktasındaki başarısızlığımıza kızıyorum. Bizim kuşağın bayram heyecanları ne yazık ki kendi çocuklarımızda yok.
Bizler bayramda yeni elbiseler giyme heyecanı ile erkenden kalkar, bayram namazına gider, namazlarımızı kıldıktan sonra büyüklerimizi bayramlardık. Hemen geç kalmamak için acelece kurbanlar kesilir ve saç kavurması yapılarak mahalle davet edilirdi. Ve saç kavurmasına gelenler sıra ile tüm evleri dolaşırlardı.
Kurban etlerinden konu - komşuyu da nasiplendirme adetimizi farkına varmadan kaybettik. Bizlere bu adetleri yaşatanlar da birer birer gidiyorlar. Rahmetli babamı bir kurban bayramında kaybettik. Sevgili babamdan dolayı kurban bayramları benim için aynı zamanda bir hüzündür.
Peygamberimiz bize kurban etini üç parça yapmamızı emretmişti. Biri ailemize, biri eş dost komşuya, biri fakir fukaraya ayrılmalı. Ne yazık ki bu ilahi emri de unuttuk. Bu ilahi emirleri yaşatan geleneklerimize sahip çıkmamız gerekiyor. Unuttuğumuz terk ettiğimiz gelenekler yerine, çocuklarımıza, ilahi buyrukları yaşatan yeni gelenekler bırakmamız gerekiyor. Yoksa onlar anlattıklarımızın gerçek anlamını öğrenemeyecekler. Dille anlatılanlar ancak örnek olarak yaşandıkça anlam kazanırlar.
İsmail’lerimizi kurban edebilirsek kurbanlarımız hayatımızda anlam kazanmış olur. Geleneklerimizi yaşatabilirsek bayramlarımız, daha güzel bayram olur. Kurbanınız anlamlı olsun ve bayramınız sizi mübarek kılsın.