Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 24 Mart’ta Brüksel’de aile fotoğrafına iştirak ettikten sonra şahsen katılmayıp koltuğunu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na bıraktığı NATO liderler zirvesinden beklentilerini yükselterek döndü.
NATO’nun yeniden dirilişine sebep olan Ukrayna savaşı, Erdoğan’ın Batılı müttefikler arasında yaşadığı diplomatik tecridi nispeten kırdı. Ukrayna gündemiyle toplanan zirvede Erdoğan Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya ve Estonya liderleriyle ikili görüşmeler yaparken konuyu Türk savunma sanayiine uygulanan doğrudan ya da dolaylı yaptırımlara getirdi. Erdoğan, Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) Ukrayna’daki rolüne atıf yaparak “Türk savunma sanayinin başarıları ortadayken bu alanda karşılaştığımız engellemelerin hiçbir makul gerekçesi olamaz. Bizzat bazı müttefiklerimiz tarafından konan kısıtlamaların artık kaldırılması ortak menfaatimizedir. Müttefikler arasında gizli-açık ambargoların gündeme dahi gelmemesi gerekir. Beklentilerimizi liderlerle açıkça paylaştım" dedi. Erdoğan’ın mesajının muhatapları az değil.
ABD, Rus S-400 savunma sistemlerinin alınması nedeniyle Türkiye’yi F-35 programından çıkarmıştı. ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) çerçevesinde Türkiye’ye silah satışı fiilen durduruldu. Karabağ savaşından sonra Bayraktarlarda kullanılan olası ekipmanlarla da mercek altına alındı. Türkiye’nin elindeki F-16 filosunun modernizasyonu ve yenilerinin alımını öngören paket de Kongre engeline takıldı. ABD, Türkiye’nin İSTİF sınıfı fırkateynlerde kullanmayı planladığı Mk41 dikey atım sistemi (VLS) ile ADA sınıfı korvetlerde kullanacağı RAM yakın hava savunma füzelerinin satışına onay vermedi. Türkiye’nin Pakistan’a 30 adet T129 ATAK helikopteri satmak için 2018’de imzaladığı anlaşma ABD'den izin çıkmayınca suya düştü. Amerikan-İngiltere ortak yapımı motor kullanılan ATAK helikopterinin Filipinler’e satışına ise yeşil ışık yakıldı. Altı helikopterden ikisi bu ay teslim edildi.
Erdoğan’ın gurur meselesi yaptığı Bayraktarları hedefleyen yaptırım kararlarına Kanada da eşlik etti. Karabağ savaşının ardından Bayraktar TB2’de kullanılan Rotax motorları ve kamera optiklerinin satışı yasaklandı. Ayrıca İspanya, Hollanda, İsveç, Finlandiya, Norveç ve Çek Cumhuriyeti 2019’dan itibaren Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonları nedeniyle tam silah ambargosuna gitti. Fransa birçok savunma ve havacılık alt sisteminin temininde ambargo uygularken, İtalya ve İngiltere bazı savunma ürünleri için zorluk çıkarıyor. Almanya ise Leopard II tanklarını revizyon programını durdurup yeni nesil muharebe tankları ve obüs bataryaları için motor satışına da bürokratik engeller çıkardı. Ayrıca Fransız-İtalyan konsorsiyumu EuroSam’ın geliştirdiği SAMP/T hava savunma sistemlerinin yeni versiyonlarını birlikte üretmek üzere Türkiye ile 2017’de başlatılan çalışma da 2019’da Barış Pınarı Harekâtı üzerine askıya alındı.
Ukrayna savaşıyla birlikte Türkiye’nin NATO’daki yeri yeniden kıymete binerken Erdoğan bu zemini iyi değerlendirmeye çalışıyor. İlk somut netice İtalya ve Fransa liderleriyle görüşmelerde alındı. 2021’de Erdoğan’a “diktatör” diyen İtalya Başbakanı Mario Draghi, Brüksel’de Erdoğan ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı görüşmelerin ardından Türkiye, Fransa ve İtalya arasındaki üçlü grubu yeniden canlandırmaya karar verdiklerini açıkladı.
Erdoğan da Brüksel dönüşünde üçlü grupla ilgili yeni süreci Fransa’daki nisan seçimlerinin ardından başlatma temennisini dile getirdi. Erdoğan üçlü grup çalışmasından SAMP/T sistemini mi kast ettiği sorusuna "Evet, EuroSam" yanıtını verdi. Çavuşoğlu da SAMP/T sistemi üzerinde durulduğunu belirterek "Şimdi bu iki ülke ortak üretimi Türkiye'de gerçekleştirme konusunda daha ciddi düşünüyorlar" dedi.
Peki, Ukrayna savaşının sıcaklığıyla zeminde sağlanan yumuşama kalıcı olabilir mi?
Türkiye’ye dizilen övgüler yeni bir sayfa açılma potansiyeli taşısa da pek çok şey Türkiye’nin NATO ve AB ile uyumuna bağlı. Özellikle ABD’nin S-400’lerin elden çıkarılmasına odaklanan pozisyonunda bir değişiklik olmadığı sürece Kongre bariyerinin aşılması zor gözüküyor. Biden yönetimi S-400’lerin Ukrayna’ya gönderilmesi önerisiyle bir taşla iki kuş vurmak istese de Erdoğan bu ihtimale kapıyı kapattı: "S-400 konusunda nasıl en başta 'Bizim için bu iş kapanmıştır' dediysek, bugün de aynı noktadayız. Bu konu bizim için kapanmıştır.”
Türkiye F-35 programına dönme şansını yitirse de F-16’larla ilgili düğümün çözüleceğine dair umudunu canlı tutuyor. Erdoğan, Başkan Joe Biden’ın kendisine "Kongre’ye olumlu yaklaşımımı sunacağım ve konunun takipçisi olacağım" dediğini aktardı.
Karadeniz ülkelerini yakın planda tutan Biden’ın bu zirve zemininde de Erdoğan’la ikili görüşme yapmaması ise Türkiye’nin kıymetinin anlaşıldığına dair aşırı iyimser çıkarımlara gölge düşürüyor.
Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Güvenç ise ambargoları kaldırma çağrısının kısmen karşılık bulacağını düşünüyor. Al-Monitor’a değerlendirmelerde bulunan Güvenç, Biden yönetiminin F-16’lar için Kongre’yi ikna edebileceğini ama bunun ötesinde S-400 konusunda Washington’un beklentileri karşılanmadığı sürece ambargo ve yaptırımların devam edeceğini vurguluyor.
Yaptırımları tetikleyen Karabağ savaşının olumsuz etkisinin Ukrayna’da Bayraktarların sunduğu katkıyla kaybolduğunu belirten Güvenç “Bayraktar nedeniyle Kongre’den Türkiye’ye ilave yaptırım çıkmasını Polonya ve Ukrayna lobisi engelledi. Gündem değişti ve konu Türkiye’yi geleneksel olarak karşılarına alan etnik lobileri aştı. Hâliyle F-16 konusunda bir esneklik mümkün” diyor. Katıldığı bir toplantıda Kanadalı bir uzmanın şaka yollu “Bayraktar bizim silahlı kuvvetlerimizde görmek isteyebileceğimiz bir silah sistemi” dediğini aktaran Güvenç’e göre Bayraktar Türkiye’ye bir nevi koruma kalkanı sağlıyor. Güvenç “İddialara göre Türk Silahlı Kuvvetleri envanterindeki Bayraktarlardan Ukrayna’ya sevkiyat yapılmış. Dolayısıyla Ukrayna’nın bu kadar övdüğü bir sistemin tedarikçisinin Kanada’da çok eleştirilmesini beklemiyorum. Kanada başından beri Ukrayna’ya ciddi destek veriyor. Kendisiyle çelişme ihtimali doğuyor” diyor.
Güvenç, savaşın Almanya’nın tutumunu da etkileyeceğini düşünüyor: “Almanya, Başbakan Olaf Scholz’un savunmaya 100 milyar Euro ilave bütçe ayrılacağını duyurduğu Alman parlamentosundaki konuşmasıyla başka bir boyuta geçti. Artık müttefiklerin silahlanması da bu perspektiften değerlendirilecektir. Ayrıca AB şu an Ukrayna’dan büyük göç alıyor. Suriyeli göçmenlerin Türkiye’de kalmasına her zamankinden çok ihtiyaçları var. Bu tanklara ilişkin çekincelerini gözde geçirmelerine neden olacaktır. Eğer Ankara NATO çizgisinden sapmaz ve Karadeniz konusunda NATO ile uyumlu hareket ederse Reis sınıfı denizaltı parçalarının teslimine getirilen fiili ambargo da gevşeyebilir. Karadeniz’de Rusya dışında sadece Türkiye denizaltı gücüne sahip.”
Scholz, Ankara’yı ziyareti sırasında ortak güvenliğin güçlendirilmesi için Türkiye dâhil tüm NATO ülkelerinin işbirliği içinde olması gerektiğini söylerken Ankara’nın ambargoya katılmaması konusundaki soruya şu yanıtı vermişti: “Türkiye, savaşa karşı olduğunu açıkça söyledi, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savundu. Ayrıca silah gönderdi. Bence bunları görmeliyiz." Fakat Türkiye’ye yönelik savunma kısıtlamalarıyla ilgili "Almanya'da keskin bir savunma ihracat politikası var. Yasayla tespit edilen bir çerçevede hareket etmek durumundayız" demişti.
Bir taraftan da Erdoğan, Türkiye’nin kimseye eyvallahı yokmuş gibi davranıyor. Ambargolar yerli üretim kararlılığını güçlendiriyor. Fakat motor yerlilik iddiasının önündeki en büyük handikap. Hem alternatif arayışı hem de yerli motor geliştirme çabaları sürüyor.
Türkiye, Altay tanklarına Alman Rheinmetall’den motor alamayınca Güney Kore’nin Doosan ve S&T Dynamics şirketlerine yöneldi.
Bayraktar’ın üreticisi Baykar da Ukrayna devlet şirketi Ukrspetsexport ile el sıkıştı. Bayraktar Akıncı’da Ukrayna malı AI-450T motoru kullanılıyor. Ayrıca Motor Sich ile Akıncı’ya yönelik MS500 motor için de anlaşma imzalandı.
Baykar’ın geliştirdiği muharip insansız uçak sistemi (MIUS) için Ukrayna motoru AI-25TLT ve AI-322F öngörülüyor. Plana göre Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ’nin (TUSAŞ) geliştirdiği ATAK-2 helikopteri için de kaynak Ukrayna olacak. TUSAŞ, ATAK-2 için Motor Sich’ten 2025’e kadar 14 adet motor tedariki için anlaşma imzalamıştı.
Türkiye, Kasım 2021’de Ukrayna’nın Ivchenko-Progress ve Motor Sich şirketleriyle ortak motor üretimi için anlaştı. Üç-dört yıl içinde uçuşu hedeflenen TF-X (TUSAŞ Milli Muharip Uçağı) için de Ukrayna seçeneği gündeme gelmişti.
Rus kuşatmasının savunma sanayinin ana üssü Harkiv’e uzanması bu ortaklığın geleceğini belirsizleştiriyor. Güvenç de Ukrayna savaşının Türkiye’nin tedarik planlarını sekteye uğratacağını düşünüyor: “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali Türkiye’nin İHA ve SİHA’lar için bu ülkeden motor temin etme planlarına darbe vurdu. Ancak Ukraynalılar işgal nedeniyle know-how ve teknoloji paylaşmaya daha açık olabilirler. Bu durumda Ukrayna motorlarının lisans altında üretimi motor sorununu da çözebilir.”
Yerli motor geliştirme projeleriyle ilgili de iddialı haberler geliyor. Bayraktar Akıncı-C ve Bayraktar TB3 serileri için TUSAŞ Motor’un (TEI) geliştirdiği PD170 turbodizel (çift turbo) motorun kullanılması öngörülüyor. Anka ve Aksungur insansız hava araçları
için tercih edilen motor da PD170. Bu motor serisinden geçen eylül itibariyle 60 adet üretildi. Ayrıca TEİ’nin geliştirdiği PD222ST (tek turbo) motor da var.
2026’da uçuş testini yapması planlanan ilk yerli Milli Muharip Uçağı’na TEI ve Kale Arge’nin geliştirdiği 1600 beygir turboşaft motorun takılması öngörülüyor.
2023’de seri üretimi planlanan Gökbey T-625 helikopterlerine de TEİ’nin TS1400 turboşaft motoru yerleştirildi.
Yerli motorlarla ilgili şüpheler ve tartışmalar eksik olmuyor.
Hükümet yatırım ve satışların artmasından hareketle yerlilik konusunda çok iddialı. 2010’da 634 milyon dolar olan Türk savunma ürünleri ihracatı 2021’e gelindiğinde 3.22 milyar dolara çıkarken sektörde yerlilik oranı yüzde 80’i buldu. Stockholm International Peace Research Institute’ün (SIPRI) verilerine göre dışa bağımlılık oranı 2016-2020 arasında 2011-2015 dönemine kıyasla yüzde 59 azaldı. ABD’den ithalat yüzde 81 oranında geriledi.