/Gazeteduvar
İran seçimleri 6 ay sonra haziran ayında yapılacak. Başkanlık devri sorunsuz işlese bile Biden yönetimi, önümüzdeki mayıstan önce İran'ın nükleer dosyasına el atamayacak. Buna karşılık ABD ile nükleer müzakereler başlarsa muhafazakâr kanadın seçimleri kazanma olasılığı azalıyor.
İran açısından bul yıl oldukça zorlu geçti. 2020’nin daha ilk günlerinde Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani Bağdat havaalanında öldürüldü, ardından geçen temmuz ayında Natanz Nükleer reaktörü yakınında bir nükleer tesiste, dört gün içinde iki kez yangın çıktı. Bunu, el Kaide'nin kurucusu Usame bin Ladin'in oğlu Hamza bin Ladin'in Tahran'da öldürüldüğü haberi takip etti. Ve şimdi de İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun İran’ın nükleer faaliyetlerinin en üst düzey yetkilisi olarak tarif ettiği ve 2018'de ölüm listesine eklediği Fahrizade katledildi. Daha önce de 2010-2012 yılları arasında İran'da dört nükleer bilim insanı yine MOSSAD’ın eğittiği Halkın Mücahitleri’ne bağlı suikastçılar tarafından öldürülmüştü.
Fahrizade’ye yapılan suikast, tam da Trump’ın giderayak bölgeyi karıştıracak adımlar atacağı ve bu çerçevede İran’ı vurma planları yaptığı söylentilerinin ayyuka çıktığı bir süreçte gerçekleşti. Söylentilerin öngörüsündeki bu ufak yanılgı, çok da önemli değil aslında. İran’ı Trump’ın vurmasıyla İsrail’in vurması arasında çok da büyük bir fark yok. Nitekim Ortadoğu’daki planlarının önemli bölümünü ABD’deki Siyonist lobi üzerine kurmuş, İsrail’in ricasını emir telakki eden bir ABD Başkanı'ndan söz ediyoruz.
Söz konusu suikastın Trump’ın halefi Biden’ı hedefleyen bir yönü olduğuna inanmış olacak ki, onun en büyük destekçilerinden ve İran’la nükleer anlaşmaya geri dönülmesini savunan CIA eski Direktörü John Brennan, suikastı "bir suç eylemi ve uluslararası hukukun açık bir ihlali" olarak nitelendirerek İran'ı yanıt vermekten "kaçınmaya" çağırdı.
Aslında bu açıklamasıyla Brennan, İsrail’in bir taraftan İran ile 5+1 anlaşmasına geri dönüş meselesine çomak sokmayı amaçladığına işaret ederken öte yandan da İsrail’in bölgeyi ateşe vermeye çalıştığının farkında olduğunu, bunun için de İran’a misilleme yapmama çağrısında bulunuyor ve oyuna gelmemesini talep ediyor. İran’ın Nükleer Anlaşma’ya yeniden dönme kapılarını kapatacak bir adımdan kaçınmasını istiyor.
Buna karşılık Tahran da Brennan’ın konumunu, yeni seçilen Başkan’a yakınlığını ve Amerikan yönetimi içerisindeki ağırlığını göz önünde bulundurarak söylediklerine kulak verecek görünüyor. Nitekim Ruhani’nin kendi uygun buldukları bir zamanda İsrail’e misilleme yapacaklarını açıklaması, İran’ın intikam saldırısını ağırdan alacağı yönünde bir işaret olarak yorumlanabilir.
Brennan bile bu kadar sert konuşurken BM yetkililerinin İsrail’i kınamaktan çekinmesi oldukça dikkat çekici. Nitekim İran, daha önce yaptığı bir açıklamada, geçtiğimiz yıllarda İranlı bilim adamlarına yönelik saldırılarda MOSSAD’ın BM’den ya da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan (UAEA) elde etmiş olduğu bilgilerin yardımıyla bu operasyonları yaptığını ileri sürmüştü. İranlı yetkililerin o dönem yapmış olduğu açıklamalara göre UAEA yetkilileri, İranlı bilim adamlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirmişti ve bilim adamlarının listesi kurumun elinde bulunmaktaydı.
Daha önce de Obama döneminde ABD, İsrail’in İranlı nükleer bilim adamlarına yönelik suikastlarına bir son vermesini istemişti. Tabii bunun ABD ile İsrail arasında danışıklı döğüş olma ihtimalini bütünüyle göz ardı etmemekle birlikte yine de bu, Netanyahu yönetimiyle Demokratlar arasında sıkıntılar olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Öte yandan, diplomasi üzerinden sorunu halledeceği beklenen Ruhani ve ekibinin ABD’nin taleplerine karşılık verme ve buna uygun hareket etme olasılığını düşük görenler de var. İran seçimleri 6 ay sonra haziran ayında yapılacak. Başkanlık devri sorunsuz işlese bile Biden yönetimi, önümüzdeki mayıstan önce İran'ın nükleer dosyasına el atamayacak. Buna karşılık ABD ile nükleer müzakereler başlarsa muhafazakâr kanadın seçimleri kazanma olasılığı azalıyor. Dolayısıyla bir yandan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmak için misilleme yaparak diğer taraftan da sistemin bel kemiğini oluşturan güvenlik teşkilatının inandırıcılığındaki aşınmayı durdurmaya çalışması bakımından misilleme yapmak muhafazakârlar açısından daha rasyonel bir tercih olabilir.
Bu arada Amerikan Başkanı Biden’ın bu konuda taraflar arasında gizli temaslarda Trump’ın görevi bırakmasından sonra İran’a yaptırımları kaldırma ve nükleer anlaşmaya geri dönme sözü verdiği doğruysa, o zaman İran’ın İsrail’e misillemede bulunmayacağını ya da misillemede bulunsa bile bunun daha alt düzeyde bir karşılık içereceğini öngörebiliriz.